Güzel huylu birinin ağzındaki soğan kokusu, kötü huylu kimsenin elindeki gülden daha güzeldir. Hatasızlık, yalnız

Cenab-ı Hakk’a mahsustur. Cenab-ı Hakk’ın insanlığa rehber olarak gönderdiği peygamberler bile, ‘’zelle’’ denilen gayr-i iradi hatalar işlemişlerdir.

Kötü huylu, riyakar, kibirli ve egoist kimselerde görülen zahiri güzelliklerse, sun’i bir makyajdan ibarettir.

Onlarda kalbi derinlik, takva, ihlas ve samimiyet olmadığı için, bu sahte güzelliklerin hiçbir kıymeti yoktur.

Şeyh Sadi Hazretleri’nin bu hikmetli beyanındaki ‘’güzel huylu kimsenin ağzındaki soğan kokusu’’ ifadesi, mecazi bir misaldir. Şeyh Sadi Hazretleri’nin burada kasdettiği ise; salih mü’minlerin, nefse hoş gelmeyen zahiri noksanlıklarına takılıp da onlardan uzak kalmanın, büyük bir mahrumiyet sebebi olduğudur.

Zira mü’minin vazifesi, her halükarda hakîkat ehlinin yanında yer almaktır.

O salih kullardan manen istifade etmeye çalışmaktır. Kafirlerin ve fasıkların ellerindeki dünyevi imkanlara ve maddi nimetlere bakıp onlara imrenmek ise, hata ve aldanışın en büyüğüdür.

Zira o nimetler nefse hoş gelse de Kur’ani ifadesiyle yani ‘’azıcık bir menfaat’tir.’’ İlk müslümanlar, Mekke’de binbir zulüm, işkence, hatta ambargoya maruz kalmışlardı. Masum yavruların açlık avazeleri civar mahallelerden işitiliyordu.

Bu, insanın tahammülünü zorlayan, çok ağır bir imtihandı. Bazı sahabiler dediler ki;

‘’Bizler Rabbimiz’e kul olabilmek için her türlü cefaya katlanıyoruz. Allah’a isyan eden kafirler ise dünyada refah içinde rahat rahat dolaşıyor, dünya nimetlerini istedikleri gibi kullanıyorlar...’’ Bunun üzerine Rabbimiz, mü’minlere dünyadan çok daha hayırlı olan ukbayı tercih etmelerini, ayet-i kerimede şöyle emretti: ‘’İnkarcıların refah içinde diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!

Azıcık bir menfaattir o, Sonra onların varacakları yer Cehennem’dir.

O ne kötü varış yeridir!

Fakat Rab’lerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları Cennetler vardır.

Ebrar hayır-hasenat sahipleri için, Allah katındaki nimetler daha hayırlıdır.’’

(Al-i İmran, 196-198)