Ebu Abdullah Merakişi...
İHSAN MUSLU / 2017-12-14 08:47:48

Tasavvuf büyüklerinden veli ve Maliki mezhebi fıkıh alimi.
1210 yılında doğdu.
Aslen Cezayir'deki Tilemsan şehrindendir.
Tilemsani, Merrakuşi, İşbili,Fasi, Mezali ve Hentati nisbet edildi.
Tasavvuf alimi olduğu için Sufi, Allah'ın dinine hizmetlerinden dolayı
Şemseddin lakabı verildi.
Ebu Abdullah Merrakuşi küçük yaşta ilim tahsiline başladı.
Tilemsan ve Merrakeş'teki alimlerden ders aldıktan sonra ilmini ilerletmek üzere İskenderiye'ye gitti.
Burada Muhammed bin Ammad ve Faslı Safravi gibi alimlerden ilim tahsil etti. Maliki mezhebi fıkıh bilgilerinde alim ve zamanın imamı oldu.
Tasavvufta ince bilgilere, yüksek derecelere kavuştu.
Allah'ın dinine hizmet için durmadan çalıştı.
Sapık yolda olanlara doğru yolu anlatmaya, doğru yoldakileri muhafazaya gayret
etti.
Ömrü boyunca Allah'ın dinini öğrenmek, öğretmek ve yaymak
onun asıl işi idi.
Diğer zamanlarını, ibadet etmek ve kitap yazmakla geçirirdi.
Güzel ahlakı, tatlı dili, güler yüzü, cömertliği, insanlara şefkat ve merhameti, onu herkesin sevmesine vesile oldu.
Bu güzel ahlakı sebebiyle, birçok kimse elinde tövbe edip,
salih kimseler arasına karıştı.
Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı.
Bu eserlerinde, tasavvuftan ve tasavvuf büyüklerinin
hallerinden, kabir ziyaretinden ve büyüklerin kabirlerini ziyaret
ederken görülen bazı harikulade hallerden bahsetti.
Ebu Abdullah Merrakuşi hazretleri, bir sohbetlerinde şöyle buyurdu:
Resulullah efendimizin aşıklarının temiz kalplerinden çıkan sözler,
edebe, saygıya uygunsuz görünse de, bunlara bir şey dememeli, susmalıdır. Buradaki edeplerden, saygılardan biri de
susmaktır.
Aşıklardan biri, Kabr-i saadetin yanında her sabah ezan
okur; "Namaz uykudan daha iyidir," derdi.
Mescid-i Nebi hizmetçilerinden birisi; "Resûlullah'ın huzûrunda terbiyesizlik
yapıyorsun," diyerek bunu dövdü.
Bu da; "Ya Resulallah! Yüksek huzurunuzda adam dövmek,
sövmek edepsizlik sayılmaz mı".. dedi.
Çok ağladı. Biraz sonra döven kimsenin felç olduğu, eli ayağı tutmadığı
görüldü. Üç gün sonra da öldü.
Anlatılır ki, Bağdat'ta Kerhli bir attar vardı.
Doğruluğu, iyiliği ve güvenilirliği ile meşhur olmuştu.
Fakat bir hayli borcu vardı. Hayasından evinden çıkamaz hale geldi.
Cuma gecesi olunca, adeti üzere namaz kıldı.
Resûlullah efendimize salat ve selam getirdi ve dua edip uyudu.
Rüyada Peygamber efendimizi gördü.
Resulullah ona; "Vezir Ali bin İsa'ya git!
Ben ona, sana dört yüz dinar vermesi için emir verdim.
Onları al, ihtiyaçlarını giderip halini düzelt," buyurdu.
Sabah olunca, attar, vezirin yanına gitti.
Fakat muhafızlar onu içeri almadılar.
Biraz sonra, vezirin yakınlarından biri dışarı çıktı.
O, attarı tanıyordu. Muhafızlara durumu anlatıp, attara;
"Vezir, seher vaktinden beri seni bekliyor.
Bana, seni ve kaldığın yeri sordu. Sen şimdi burada bekle,
ben vezirin yanına gidip geleyim," dedi.
O şahıs süratle vezirin yanına gidip geldi.
Attarı alıp vezirin huzuruna götürdü.
Vezir attara ismini sordu. O da kendisini tanıttı.
Kerh ehlinden olduğunu söyledi.
Bunun üzerine vezir, attara;
"Allah sana iyi karşılıklar versin, dün geceden beri uyuyamadım.
Dün gece Resulullah efendimizi rüyamda gördüm.
Bana; "Falanca attâra dört yüz dinar ver, halini düzeltsin," buyurdu dedi. Attar da vezire;
"Ben dün gece Resulullah'ı rüyamda gördüm.
Bana; "Vezîr Ali bin İsa'ya git ona, sana dört yüz dinar vermesini emrettim," buyurdu dedi.
Vezir, Resulullhın kendisinden bahsetmesinin sevincinden çok
ağladı.
Attara bin dinar verilmesini emretti.
Hizmetçiler bin dînargetirdiler. Attara;
"Dört yüz dinarı, Resulullah'ın emri üzerine diğeraltı yüzdinarı da, ayrıca sana hibe ediyorum,"
dedi. Attar ise fazlasını kabul etmeyip;
"Resûlullah'ın verdiğinden ve
ihsânından fazlasını istemem.
Ben, Resûlullah'ın ihsânı olan bu dört
yüz dînârdan başkasından bereket ummuyorum.
Bu söz üzerine vezirağladı.
Uygun olanı budur, nasıl istersen öyle yap," dedi.
Attâr, dörtyüz dînârı aldı.
Bir kısmı ile borcunu ödedi. Resûlullah efendimizin
bereketi ile hâli iyileşti ve malı çoğaldı.
Ömrünü İslamiyeti yaymak, talebeler yetiştirmekve eser yazmakla geçiren Ebu Abdullah Merrakuşi hazretleri,
1284 yılında Kâhire'de vefât etti.
Karâfe kabristanınadefnedildi.
