Ziya Paşa...
İHSAN MUSLU / 2017-12-29 08:37:46

Tanzimat edebiyatının büyük şairlerinden Ziya Paşa,
birer özdeyiş haline gelmiş beyitleriyle meşhurdur.
Aşk, ölüm, ayrılık, sevgilinin güzelliği gibi temalardan uzak kalmıştır.
O daha çok eskilerin ''hikemi'' dedikleri felsefi, dini,
metafizik meseleler üzerinde durmuştur.
Ayrıca halkın bazı meselelerini ve ahlaki kusurları ele alarak okuyucuya öğütler vermeye, halkı bilgilendirip eğitmeye çalışmıştır.
''Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir''
Ziya Paşa karamsar bir insandır.
Talihten şikayet; bahtsızların, mazlumların asla mutlu olamayacağı,
dünyanın çile çekme yeri oluşu gibi fikirleri birçok beyitte işler;
''Bi-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Baran yerine dürr ü güher yağsa semadan''
Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.
''Bir katre içen çeşme-i pür-hun-i fenadan
Başın alamaz bir dahi baran-ı beladan''
Faniliğin kan dolu çeşmesinden bir yudum içen,
bir daha başını bela yağmurlarından kurtaramaz.
Ziya Paşa aynı karamsarlıkla, aynı düşünceyi,
farklı kelimelerle tekrar ifade ediyor:
''Asude olam dersen eğer gelme bu cihana
Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan''
Eğer mutlu ve sakin olmak istersen bu dünyaya hiç gelme;
çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından
ızdırap verici dertlerden kurtulamaz.
Ziya Paşa, dünyanın fani oluşunu beyitle ifade ediyor:
''Dehrin ne safa var acaba sim ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hin-i seferinde''
Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki..
İnsanlar ahiret yolculuğuna çıkarken bunların hepsini geride bırakır.
''Seyretti hava üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde''
Hazret-i Süleyman'a peygamberlik gibi yüce bir sıfattan başka çok büyük bir servet de bahşedilmişti.
Öyle ki gelmiş geçmiş insanların en zengini oydu.
Bu kudret ve ihtişamın timsali olarak gökyüzünde uçabilen bir tahta sahipti.
''Süleyman'ın tahtı hava üzerinde uçuyordu derler,
dünyanın geçiciliğine bak ki o muazzam saltanatın bile yerinde şimdi yeller esiyor,'' demektedir.
Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış…
Ziya Paşa maceralı bir hayat yaşamıştır.
Sarayda görev yapmış; sadrazamlarla, padişahlarla sohbet etmiş;
hükümetler değiştikçe gözden düşmüş,
Yeni Osmanlılar Cemiyetine katılarak yurt dışına kaçmak zorunda kalmış,
yurt dışında gazete çıkarıp hükümetin aleyhinde yazılar yazmış,
hükümet değişince İstanbul'a gelip yüksek mevkilerde görevler üstlenmiştir. Sadrazam Ali Paşayı hicvettiği Zafername isimli mesnevisi de o dönemde meşhur bir eserdi.
Terkib-i Bentte beceriksiz devlet adamlarını,
alimleri eleştiren harika beyitler vardır.
''Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde''
Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.
***
''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde''
Kişinin aynası işidir, lafa bakılmaz;
bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.
Ziya Paşa lafla peynir gemisi yürütenleri,
iş değil laf üretenleri,
boş teneke gibi çok ötenleri eleştirmeye devam ediyor:
''Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde''
Onlar ki dünyaya laf ile nizam verirler.
Onların evlerine gidip bakın, hanelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.
''İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah''
İnsan hayatta tiksinti verici hilelerle, kötülüklerle karşılaşsa bile Allah'a ve vatanına sadakatten vazgeçmemelidir,
Allah doğruların yardımcısıdır.
''Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir.''
Milyonla çalanlar yüksek ve şerefli mevkilerde baş dik,
alnı açık olarak bulunur;
birkaç kuruş çalan hırsız ise, kürek cezasına çarptırılır.
Milletimiz ruh asaletine önem verir.
Ziya Paşa halkımızın bu konulardaki düşüncelerini özlü ve özgün bir ifadeyle şöyle anlatmış:
''Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-duz palan vursan eşek yine eşektir''
''Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı
Namus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı''
Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi,
namusu bitirdik, hamiyet yeni çıktı.
Düşmanlara ahbabını zemm oldu zerafet
Dildardan ağyara şikayet yeni çıktı''
Düşmanlara dostları yermek bir incelik oldu;
başkalarına gönül dostlarından şikayet yeni çıktı.
''Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı''
Allah'a ve vatanına sadık olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural haline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek yeni çıktı.
''Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı''
eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.
