Yaş 8-10

Ramazan ayı

Evde herkes oruç tutuyor

Ben de özendim

Rahmetli, Havva anacığım ile birlikte

Davulcunun tokmak sesine uyanıp oruç

Yemeğine kalktım

Menümüz

Kuru üzüm hoşafı, pilav ve de kuru fasulyeden ibaretti

Hane halkı ile birlikte bir güzel yedik

Sonra yatıp uyuduk

Oruçlu ilkokul ikinci sınıftaki bendenizin,

Günün ilk saatlerini iyi geçirdi

Okul arkadaşları, derslerle zaman geçti

Okulumuz öğlenci ve de sabahçı diye iki bölümdü

Ben sabahçı idim

Öğle saatlerinde eve döndüğümde açlığın ilk darbelerini

Beynimle birlikte karnımda hissetmeye başladım

O sırada annemin köy fırınında pişirdiği

Nefis NOHUTLU EKMEĞİN kokusu

Ve yan tarafında pişen yemeğin buharları 

Aklımı başından almaya başladı

Akşam yaklaştıkça iyice acıkmaya başlamıştım

Ezana iki üç saat kala dışarı çıkıp minareyi kesmeye başladım

Ama akşam ezanı okuyacak Kamil Hoca saat dolmadığı için

Pek ortada yoktu

İnanılmaz açılmıştım

Minareye bakarak;

“Ne olur hoca artık çık” diye yalvarmaya başladım

Yedi çocuklu bir ailenin en küçük bireyi olduğum için,

Rahmetli babacığım Recep Öncü benim halime gülüyordu

Bana döndü;

“Uyardım seni oğlum

Bu yaşlarda oruca dayanamazsın “ diye

Neyse baktım ki olacak gibi değil

Gizlice nohutlu ekmeklerin olduğu odaya sızarak

Bir parça et ve de nohutlu ekmekle karnımı doyurup

Oruç GAZİSİ oldum

Bir daha da ne anam ne de babam bana o yaşlarda

Oruç tutturmadı

BAYRAM ÇOCUKLARA

Ramazan ayının sonu şeker bayramı

Bence bu bayramın özelliği ve de güzelliği,

Çocukları daha çok mutlu etmesidir

Kalabalık bir aile idik

Silivri Çanta Köy ortamı

Babam ailenin en büyüğü olduğu için

Bayramlaşma genelde bizim evde olurdu

Bayram namazından sonra genelde baba evinde toplanılır

Bayram yemeği yenirdi

Rumelilere has menü belliydi

Kuzine dediğimiz büyük köy sobasında pişen

Pirinç ve de etten oluşan kuzu kapama

Etli çorba ve de ev hanımlarının açtığı baklava

Kapama tepsisisin ortasında genelde kesilen kuzunun

Kellesi olurdu

Ve ben o kellenin beynine bayılırdım

Ama ne hikmetse kelleyi hep büyük akabeyim alıp afiyetle yerdi

Bazen rahmetli babam müdahale edip

Bir parça beyni kurtarıp bana verirdi

Çok ama çok güzel günlerdi

BAYRAM ŞEKERLERİ

Bayramdan çok önce güzel ayakkabılar

Kazaklar, pantolonlar, mintanlar alınır

Bayramın akşamı bu giysiler genelde yastık altında

Saklanıp bayramın sabahı zor edilirdi

Bayram günü bu elbiseler giyilir iki dirhem bir çekirdek

Bayram yemeğinden sonra önce aile büyüklerinin

Elleri öpülür, paralar şeker poşetine konur

Sonra da köydeki akrabaların ellerini öpme

Şeker ve de para toplama faslı başlardı

Genelde çocuklar olarak bir araya gelirdik

Benim kıdemli arkadaşlarım

Teyze oğulları Ahmet Pala ile Ali Sulak’tı

Bayramlaşma için hedefimizde genelde para veren aileler

Akrabalar vardı

Şeker verenlere pek uğramazdık

O evler belliydi önünde tırıs geçerdik

Bu evlerden biri de

Annemin kız kardeşinin oğlu rahmetli Yaşar AGAM idi

Rahmetlinin bayram menüsünde

Bugünlerde adı MEVLANA şekeri

Bizim zamanımızda rengi beyaz olduğu için

Peynir şekeri dediğimiz bir şeker vardı

Biz çocuklar bu şekerden nefret ediyorduk

Terciğimiz çukulata ve de renkli akide şekerleri idi

Bizim bayramlaşmaya devamlı gelmememiz

Rahmetlinin dikkatini çekmiş

Babama şikâyette bulunmuş;

“Ali ve arkadaşları bayramlaşmaya

El öpmeye bana hiç uğramıyorlar

Niçin böyle yapıyorlar anlamadım” demiş

Rahmetli babacığım da

“Ülen teres, çocuklara hep peynir şekeri verirsen

Gelmezler tabii” demiş

Sonra rahmetli Yaşar Ağabeyimiz taktik değiştirdi

Biraz cimri olduğu için yine paraya eli uzanmadı

Ama daha çekici bir şey yaptı

Evinde biriktirdiği KARAOĞLAN ve de diğer

Resimli çizgi romanları bize vermeye başladı

Bu taktik işe yaramıştı

Bayramlarda bizim tercihimizde ilk olarak hep onu evi oldu

Özetle gönül dostları bu yazıdaki anlam,

Oruç büyüklere, bayrak küçüklere daha çok yakışıyor

Herkese iyi bayramlar