İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biri olan Küçük Ayasofya Poternesi, zaman içinde toprağa gömüldü. 1. Justinianus ve eşi Theodora tarafından inşa edilen bu geçit kapısı, Bizans döneminde güvenlik amacıyla kullanılıyordu. Ancak Osmanlı döneminde terk edilen yapı, günümüzde harabeye döndü.

Tokat’ın Geleneksel Aynalı Çarıkları Anahtarlık Olarak Yaşatılıyor Tokat’ın Geleneksel Aynalı Çarıkları Anahtarlık Olarak Yaşatılıyor

Tarihi Yapının Önemi

Küçük Ayasofya Poternesi, M.S. 526 yılında 1. Justinianus’un inşa ettirdiği Aya Sergios ve Bakhos Kilisesi’nin bir parçası olarak tasarlanmıştı. Deniz tarafındaki surlara entegre edilen bu yapı, imparator ve devlet ileri gelenlerinin şehirden gizlice kaçabilmesi için planlanmıştı. Deniz seviyesinden yaklaşık 6 metre yüksekte bulunan poterne, gemilere doğrudan erişim sağlıyordu. İstanbul’un fethi sırasında bu geçidin olası bir kaçış noktası olarak kullanıldığı da iddia ediliyor.

Fatih’te bulunan kilise, Sultan 2. Bayezid döneminde Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürüldü. Osmanlılar, Bizans döneminde stratejik bir öneme sahip olan bu geçidi kullanmayı tercih etmedi. Zamanla unutulan yapı, deniz dolgusu nedeniyle büyük ölçüde toprak altında kaldı.

Tahrip Edilen Kültürel Miras

Tarihi yapının kaderi ne yazık ki günümüzde de iyiye gitmedi. İstanbul’un tarihi dokusuna önemli katkılar sunan Küçük Ayasofya Poternesi, bugün uyuşturucu madde kullanan kişilerin ve evsizlerin mekânı haline geldi. İçerisi çöp yığınlarıyla dolan yapı, ilgisizlik nedeniyle her geçen gün daha fazla zarar görüyor.

Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, poternenin içinde ciddi bir güvenlik sorunu yaşandığını belirterek, “Buraya kimlerin girip çıktığı belli değil. Yapının içi oldukça kötü durumda ve turistler buraya gelmeye çekiniyorlar. Poternenin öncelikle toprağın altından çıkarılması, ardından da restore edilerek turizme kazandırılması gerekiyor” dedi.

Restorasyon Bekleyen Tarihi Miras

Uzmanlar, Küçük Ayasofya Poternesi’nin restore edilmesi gerektiğini vurguluyor. Yapının bir an önce gün yüzüne çıkarılması ve güvenli hale getirilmesi, İstanbul’un tarihi dokusunu koruma adına büyük önem taşıyor.

Ömer Faruk Yavaşçay, poternenin eski fotoğraflarına bakıldığında yapının deniz seviyesinden oldukça yüksek bir noktada olduğunu belirterek, “Osmanlı dönemine ait fotoğraflarda bu yapı açıkça görülüyor. Ancak zamanla toprak altında kaldı ve bakımsızlığa mahkûm edildi. Bu poterne, Bizans döneminin en ilginç yapılarından biri. Eski ihtişamına kavuşturulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha