GÖLGELİ sezon” ile, hafta sonu keyfimiz zaten kaçmıştı... Hafta içinde de Avrupa Kupaları “maceramız” da bitti... Fenerbahçe Zenit’e, Galatasaray da Benfica’ya elenirken ortada hazin bir tablo vardı... Fenerbahçe’yi ayrı tutuyorum... Zaten kadrosu, kadrosunun kalitesi ve yapabileceği varyasyonlar dar bir koridorda kilitlenen Fener’in elenmesi, malumun ilanından başka bir şey değildi. Başka bir şey olamazdı da... 3 aydır antrenman dışında bir araya gelmeyen bir takıma elenmeleri, tarihe geçtikleri bir sezonda haber değeri bile taşımayacak kadar normal... Ya Galatasaray?.. Yaptığı onca yatırıma, ara transferde bile harcadığı onca paraya karşın, Benfica karşısında tel tel dökülüşüne ne demeli?.. İki takımımızın mücadelelerine baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz... Türk futbolunun bu büyük takımlarının Avrupa’ya gitme çabalarına elbette saygı duyuyorum. Ama yapılan yatırımın karşılığını alamadıkları ve bu zihniyetle alamayacakları da ortada... Befica karşısındaki Galatasaray, futbolu “bilen” ama yıldızları sönmüş, geçmişin starlarından kurulu 11 yabancıyla sahadaydı. Karşısında ise, futbolun doğrularını “yapabilen” bir takım vardı. Henüz bıyıkları terlememiş 18’lik-19’luk gençlerden kurulu Portekiz takımı, her iki maçta da Galatasaray ile adeta alay etti, turu da güle oynaya geçti... Buradan da görülüyor ki, Avrupa kupaları, Türk takımları için vazgeçilmeyecek bir hedef değil. Ama burada varolmanın, başarılı olmanın yolu ne yazık ki milyonlarca Euro’yu bu köhnemiş kramponlara yatırmak değil. Olmuyor çünkü... Avrupalı karşına alt yapısından taşıdığı pırıl pırıl bir takım çıkarıyor ve sen etkisiz, çaresiz ve bu takımı yaratmak uğruna da beş parasız kalmış oluyorsun... Türk takımlarının kendilerine gelme zamanıdır artık... Kasalarını tam takır bırakmak uğruna 30’luk 35’lik futbolcu eskilerini toplamak yerine başka yöntemlere sarılmak zorundalar. 11 yabancıyla sahaya çıkan bir takımın Türk çocuğuna inandığını söylemek mümkün mü... Alt yapısına önem verdiğini söylemek mümkün mü... Oysa gördük ki, amaç için bu köhne yıldızlar yetmiyor. O halde gözünü Avrupa kupalarına çevirmiş takımlarımızın kendilerine yeni bir strateji geliştirmeleri kaçınılmazdır. Kurtuluşun reçetesi alt yapıdadır... Buraya yapılacak yatırımla, Türkiye de bir Benfica benzeri takım yaratabilir ve Avrupa’da hedefe yürüyebilir... “Ben büyüğüm, bastırır parayı futbolcunun kralını alırım” mantığı iflas etmiştir... Çünkü futbol artık parayla değil, yürekle oynanıyor. Transferi tabii ki yapacaksın. Ama sahaya 11 yabancıyla çıkacak bir yabancı hayranlığı içinde de olmayacaksın... Başarı için Pizzi yetiştirmelisin... Joao Felix, Cervi, Grimaldo, Ruben Dias yetiştirmelisin... Elin oğlu öyle yaparak başarılı oluyor çünkü... Bunu ilk deneyen, kendi özüne ilk dönen takımımız Avrupa’da iş yapacaktır. Buna emin olun...

Koca bir kazık: DİAGNE...

YAŞI 50’yi geçmişler hatırlar... Beşiktaş’ta bir Bora Öztürk vardı... Allah rahmet eylesin. Dünyanın en munis, en beyefendi, en centilmen futbolcularından biriydi... Golcüydü... Beşiktaş’ta ilk 11’de kendine yer bulamaz, oynadığı maçlarda da gol üretmekte yeterli olamazdı... Beşiktaş onu, o dönem aynı ligde mücadele eden Adanaspor’a kiralık olarak gönderir, Bora Adanaspor formasıyla ligin gol kralı olurdu... Beşiktaş geri alır, bir sezon daha kadrosunda tutar, aynı verimi alamazdı... Bora, yine Adana’ya gider yine “kral” olurdu... Demem o ki, futbolcunun bulunduğu tarla, takımdan aldığı enerji onun ağırlığının da ölçüsüdür... Hani, “taş yerinde ağır” gibi... A takımında harikalar yaratan, B takımında sıradan olabilir. Ya da tam tersi... İşte Diagne de Galatasaray için öyle... Ara transferde Kasımpaşa’ya neredeyse bir banka dolusu para ödenerek alınan bu oyuncu, ne yazık ki, sarı-kırmızı forma altında “gerçek kimliğine” Ankara’da Slovenya’yı 77-58 yendi. TFF 1. Lig’de dün İstanbulspor-Hatay: 0-3 Balıkesir B.-A.Afyon: 2-1 TFF 1. Lig’de bugün 13.30 Bolu-Adana büründü... Bir yarıda 20 gol atan Diagne, Galatasaray’da 20 pas bile atamıyor... Galatasaray bu transferi yaparken kendi kendine sormadı hiç... Düşünmedi... “Yahu bu adam bu kadar yetenekliydi de, Avrupa’nın hiçbir takımı bunu görmedi de mi bu adam 1 milyonun bile altında bir paraya Kasımpaşa’ya geldi” diye... Oynadığı her maçı izliyorum... Diagne, Galatasaray’ın yediği en büyük kazıktır... Ona verdiği paranın onda birini maaşına zam diye isteyen Gomis’e verse, şimdi ligde de Avrupa’da da başka bir noktada olurlardı... Transfer böyle bir şey olmamalı... Para sendeyse, o parayla yapacağın yatırım da doğru olmalı... Lig bitecek ve biz yine milyon dolarlarımızı saydığımız bir futbolcunun arkasından teneke çalacağız... Yazık!.. Türk futboluna da yazık, Galatasaray’a da yazık, tribünlerin umutlarına da yazık... Umarım kulüplerimiz bir gün akıllanır....