İÇ güvenlik harekâtında asker yerine polisin kullanılması, askerin bir kez daha safdışı edilmesi çalışmalarının sürdüğünün işaretleri geliyor.

AKP daha önce etkisizleştirdiği özel harekâtçıların yerine yeni yöntemler deniyor.

Türkiye; bugün terörle mücadelenin özel yöntemlerle yapılması gerektiğini tartışıyor.

Oysa özel harekât timleri AKP hükümeti öncesi teröristlerin korkulu rüyasıydı...

Hiçbir terörist bu ekiple karşılaşmak istemezdi.

Özel timler terörle mücadelede son derece başarılıydı.

Gece-gündüz demeden çalışıyor, teröristler kaçacak delik arıyorlardı.

Teröristin yöntemlerini iyi biliyor, kendilerine has stillerini ortaya koyup çok etkili mücadele veriyorlardı.

Bu nedenle de terör sıfırlanmıştı...

Şimdi Başbakan Erdoğan'a sormak lazım:Neden şimdiye kadar özel harekât birimlerini yok saydınız?

Şimdi neden geri adım atıyorsunuz?

Yapılması gereken askeri pasifize etmek yerine; TSK ile beraber jandarma ve özel olarak da polis teşkilatı içerisinde terörle mücadelede uzmanlaşmış özel harekât birimleri ile birlikte uyumlu bir çalışmayı sağlayacak yöntemler geliştirilmesidir.

AB'YE VERİLEN SÖZLER... 

ŞİMDİ gelelim olayın bir başka yönüne: Aslında son günlerde tartışma konusu olan olay pek de yeni değil.

Başbakan Erdoğan, KKTC'de AB'ye esti-gürledi. Ancak alınan son karar ise yıllar önce ''AB'ye verilen sözün yerine getirilmesi'' diye de özetlenebilir.

Son günlerde yaşanan gelişmeleri anlamak için 4-5 yıl geriye dönelim ve bakalım neler olmuş, AB'ye ne sözler verilmiş?

Bunun için gazete arşivlerini şöyle bir taramak yeter.

Şimdi gelin 14 Mart 2006 tarihli hükümetin sesi durumundaki Yeni Şafak gazetesinde yer alan "Sınırlar polise emanet" başlıklı habere bir göz atalım:"Türk sınırlarında sessiz-sedasız bir 'değişim' yaşanıyor. AB'ye uyum çerçevesinde sınır kontrolleri askerden alınıp sivillere devredilecek. Son aşamaya gelen projeyle 70 bin kişiden oluşan bir 'sınır polisi' gücü oluşturulacak. Güneydoğu'da devir süreci 'Türkiye'nin şartlarına bağlı' olarak belirlenecek."

 

Yine 10 Ekim 2008 tarihli Sabah gazetesine de bir göz gezdirelim ve bakalım AB'ye başka ne söz verilmiş: "Türkiye AB'ye alınırsa, sınırları ordu yerine profesyonel sınır polisi koruyacak.

3 milyar 700 milyon Euro'luk projeyle 70 bin kişilik profesyonel ekip, son model donanımlarla, Doğu ve Güneydoğu'nun da içinde bulunduğu kritik sınır korumasını üstlenecek. Dağlıca'da veya Aktütün'de olduğu gibi, vatani görevini yapan erler sınırları korumayacak."

SINIRDAN ANLADIKLARI...

SABAH'ın haberine göre bugünlerde hükümetin de açıkladığı gibi proje 2012'ye kadar tamamlanacak.

Üstelik projeyi yürüten Türk uzmanlar Fransa, İngiltere ve Polonya'da temaslarda bulunmuş, yeni gelişmeyi yürütmek amacıyla AB ilk olarak 685 bin Euro destek sağlamış.

Bir de 17 Kasım 2004 tarihli Anadolu Ajansı'nın haberine gözatalım: Sınırlarında en çok asker bulunduran ülkeler sıralaması şöyleymiş: Güney Kore kilometrede 2869 asker ile birinci, Küba 2000 askerle ikinci, İngiltere 588 askerle üçüncü, Danimarka 323 askerle dördüncü ve Türkiye 222 askerle beşinci.

Yani sınırlarından hiçbir tehdit görmeyen İngiltere, sınırlarında Türkiye'den daha fazla asker bulunduracak ve AB üyeliği şartı olarak Türk Ordusu'ndan, sınırlardan çekilmesini ve polise devretmesini isteyecek.

Türkiye'de yaklaşık 250 bin polis mevcudu var. Bu mevcudun artırılmasına yönelik bazı çalışmalar yapılıyor. AB ortamasında bir polise 250 kişi düştüğü hesaplandığından Türkiye'de polis sayısının bu noktaya çıkarılması gündemde.

Bu da polis sayısının 300 bine ulaşması anlamına geliyor. Hükümet geçtiğimiz yıl yaptığı bir düzenlemeyle polise ve MİT'e ağır silah ithal etme yetkisi vermişti.

Söz konusu yetkiyle polisin ve MİT'in "askeri silah" olarak nitelenen ağır silahları doğrudan ya da yetkilendirdikleri özel kişiler aracılığıyla ithal etme imkanı var. Bu düzenleme 'ağır silahları polis ne yapacak' şeklinde eleştirilmişti.

Aslında Başbakan'ın son açıklamaları bu yasal düzenlemenin niçin yapıldığına da cevap niteliğinde.

AKP'nin asıl hedefi ise Jandarma'nın Genelkurmay'la ilişiğinin kesilerek tamamen İçişleri Bakanlığı'na bağlanması ve iç güvenliğin de tamamen polislere bırakılması.

AB-AKP paslaşmalarının yeni versiyonu bakalım başımıza ne gaileler açacak?