Rusya'nın Ukrayna işgali sürerken, ortaya atılan çarpıcı iddialara bir yenisi daha eklendi.

Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, bugünkü yazısında "Ne zaman bir ABD Başkanı "yeni bir dünya düzeni" dese, arkasından mutlaka kan ve gözyaşı geliyor. İlk kez böyle bir söylemi 90'ların başında baba George W. Bush'tan duymuştuk. Duymamızla birlikte Irak'a "Çöl Fırtınası" saldırısı başladı. ABD, Sovyetler'in yıkılmasından sonra tek kutuplu "yeni bir düzen" kurmak için harekete geçmişti. Sonrası malum, bizzat kendisinin körüklediği "küresel terörü" gerekçe göstererek 2001'de Afganistan, 2003'te tekrar Irak, 2011'den sonra da Suriye ve Libya saldırıları geldi. En büyük destekçisi de yalan haberleriyle bu saldırıları makulleştiren siyasetçiler ve küresel medyaydı" dedi ve şimdi aynı oyunun Ukrayna üzerinden oynandığını ileri sürdü.

Övür'ün yazısının devamı şöyle:

Rusya'nın işgaliyle başlayan Ukrayna Savaşı, aslında küresel güçlerin hesaplaşmasından başka bir şey değil. Ukrayna kurban sadece... Arkasında ABD'nin kaos planını Avrupa'ya taşıyıp onları esir almak ve Rusya'yı tecrit etmek hayali var. Rusya, Ukrayna işgaliyle bu küresel planı bozdu mu yoksa daha mı karmaşık hale getirdi göreceğiz.

Ama işin arkasında ABD'nin küresel hesabı olduğunu bizzat Başkan Biden açıkladı:
"Yeni bir dünya düzeni olacak, biz buna önderlik etmeliyiz."
Ukrayna'nın canı yanarken, ABD'nin derdi "yeni dünya düzeni".
Bu hikâye hiç değişmedi.

Soğuk savaşın bitmesinden sonra hep aynı hikâyenin arkasına sığınan ABD'nin gittiği her yere kaos, kan ve gözyaşı götürdüğünü gördük.

Bu zalimliği de hiç saklamadılar. Bakın, birkaç gün önce vefat eden ABD'nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ne diyordu:
"Irak'ta 500 bin çocuk öldürdük, buna değdi."

Gördüğünüz gibi ABD'nin yeni bir düzenden kastettiği, kendi çıkarı ve hâkimiyeti.
Niyeti adalet olsaydı, en azından Amerikalı uluslararası ilişkiler uzmanı Anne Marie Slaughter'in şu tanımına uygun davranırdı.

"Halkların daha güçlü bir barış ve refah elde edeceği şekilde çatışmaları sınırlayan, yeryüzü koruyuculuğunu geliştiren ve minimum insan onuru standartlarına erişeceği bir küresel yönetişim sistemi."

Aslında dünyada bu tanımı hayata geçirmek isteyen siyasetçiler var. Bunların başında da Başkan Erdoğan geliyor. "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek yola çıkan Başkan Erdoğan, geçen yıl yayınladığı ve BM Genel Kurulu'nda da dünya liderlerine verdiği "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabıyla bunu gösterdi.

Ne yazık ki, bırakın ABD'yi, Avrupa da bu insani ve demokratik çağrıya dönüp bakmadı. Tabii sadece Başkan Erdoğan değil, bugün Ukrayna'yı işgal ettiği için ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalan Rusya Devlet Başkanı Putin de ABD'nin "tek kutuplu" dayatmalarına itiraz etti. Bu açıdan bizim Genelkurmay'ın da sitesine koyduğu Putin'in, 2007'deki Münih Güvenlik Konferansı konuşması tarihi bir konuşmaydı. Putin, ABD başkanlarından Franklin D. Roosevelt'in İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında söylediği, "Bir yerde barış bozulduğunda, tüm ülkelerin barışı tehlikeye düşer" sözüne atıf yaparak şöyle diyordu:
"Bu sözler bugün de geçerliliğini koruyor. Ancak, tek kutuplu dünya nedir? Bunu ne kadar süslerseniz süsleyin, netice itibarıyla tek tip durum, tek erk, tek güç merkezi, tek efendi anlamına gelir. Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demektir. Sonuç olarak, bu durum sadece sistemin içindekiler için değil, aynı zamanda egemenliği elinde bulunduran için de ölümcüldür; çünkü onu içeriden yıkar. Ve bunun demokrasiyle kesinlikle hiçbir ortak noktası yoktur."