UNESCO'nun araştırmasına göre dünyada insanların en çok görmek istedikleri ülkelerin başında Küba geliyor. Doğal olarak Amerikalılar da öyle... Gelgelelim Amerika'nın en yakın-uzak komşusu olan Karayip ülkesi Küba'ya seyahat öyle kolay olmuyor.
Obama döneminde buzlar biraz erimesine rağmen Trump'ın ilişkileri yeniden gözden geçirmedeki ısrarı işleri biraz zorlaştırıyor.
Önceleri Küba'ya ikinci bir ülke üzerinden pasaporta giriş damgası vurdurmadan giren Amerikalılar, daha sonra hükümetin kararıyla kültürel gezi şeklinde seyahat formu doldurarak gidebildiler. Son olarak yeni başvuru formundaki 12 şıktan sadece "Support Cuban People" tercihini işaretleyerek bu Ada ülkesine seyahat edilebiliyor.
Seyahat şirketleri başınızın ağrımaması için ne şekilde form doldurup, nasıl giriş yapacağınızı size söylüyorlar. Yine de birçok arkadaşımın dönüşte sorun yaşama korkusuyla Küba gezisini askıya aldıklarını biliyorum.
Vatandaşlık sınavına girecek bir arkadaşımla yakında emekli olarak diğer arkadaşım sorun yaşayabilecekleri kaygısıyla Küba sevdasından vazgeçtiler.
Halbuki ben yıllardır düşünüyorum; bu iki ülke arasına bir köprü yapılamaz mı diye... Dünyanın en büyük kapitalist ülkesiyle en küçük komünist ülkesi arasında bir köprü... Şu anda deniz üzerindeki en uzun köprü Çin ile Honkong arasında ve 55 kilometre. Hawana-Key West arası 110 kilometre. Bence Trump iki ülke arasına duvar çekeceğine köprü kursa tarihe milenyumun köprü kralı olarak geçer.
 
Florida sahilleri gençleşti
 
SPRING Break ile birlikte Florida'mızın yaş ortalaması düşmeye başladı.
Bizim "Sömestre" ya da "Yarı yıl" tatili dediğimiz Spring Break'ta Florida sahilleri diğer eyaletlerden gelen onbinlerce üniversite öğrencisiyle dolup taşıyor.
Geçen yıl bir gençlik dergisinde okumuştum; Amerika'daki öğrenci gençliğinin flört oranı bu dönemde 2-3 katına çıkıyormuş. Yani gençlerimiz anlaşılan bu dönemde hem tatil yapıyorlar, hem de flört ediyorlar.
Gençlik güzel şey... Ülkenin en büyük sermayesi. 
Kumsalda voleybol oynayan kızlı-erkekli gençleri seyrediyorum. Okulun beyzbol takımının huysuz kaptanı da orada, ona kafa tutan çelimsiz aşık da... Uğruna kavga edilen kızlar da filenin iki yanında... Bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle günün sonunu yolun karşısındaki cafelerde, barlarda, diskolarda getiriyorlar. Onları seyrederken ben yoruluyorum. Galiba her yaşın ayrı bir heyecanı var. Tıpkı aşık olanların yüreğinin her yaşta farklı çarpması gibi...
Gençler ay sonuna kadar buradalar. Ne ben onlara ayak uydurabilirim, ne de onlar bana...
Sadece Orson Welles'in unutulmaz parçasını dinletebilirim:
"I know what it is to be young, but you dont't know what it is to be old."
 
Uçak biletine oy var!
 
YEREL seçimler için artık 18'inden 70'ine herkes gün sayıyor. Ben hariç.
Efendim 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkındaki kanuna göre yurt dışında yaşayanlar yerel seçimlerde oy kullanamıyorlar.
 
Yani yasa size cumhurbaşkanlığı, genel seçimler ve referandumda oy kullandırıyor, yerel seçimlerde sandık kurmuyor.
Hafta başında Miami Başkonsolosluğu'nu aradım. Telefonda konsolosluk hizmetleriyle ilgili bilgileri dinledikten sonra bayan bir yetkiliye ulaştım. Yerel seçimlerde konsolosluklarda oy kullanılmadığını söyledi bana... Gerekçe olarak da yurt dışında yaşayanların yerel yönetici seçemeyeceklerini söyledi. Bunun yerine 298 sayılı yasaya göre deseydi belki daha anlaşılır olacaktı.
 
Bu durumda ben yaşamadığım ülkenin cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde oy kullanabiliyorum ama o şehirde yaşamıyorum diye belediye başkanı seçemiyorum.
Geriye tek yol kalıyor. Yasaya göre yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ülkeye geldiklerinde muhtardan aldıkları belgeyle nüfus müdürlüğüne başvurup ikametgah çıkarabiliyorlar. Bana da bu yol gözüküyor. 
Cumhur ve Millet İttifakı'na sesleniyorum: Uçak biletimi erken gönderen bir oyu cebinde bilsin!