ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’nin kuzeyinde 32 kilometre derinliğinde ve 460 kilometrelik bir ‘Güvenli Bölge’ önerisi, Türkiye’nin de buna sarılması bizlere,1991 Körfez Savaşı’ndan sonra Çekiç Güç’ün Irak’ın kuzeyinde uyguladığı 36. Paralel faaliyetini hatırlatıyor. PKK’nın Kandil’e ABD sayesinde nasıl yerleştiğini bir kez daha hatırlamamıza neden oluyor. ABD, Suriye’de Güvenli Bölge bahanesiyle binlerce TIR’lık silah yardımı yaptığı PKK’yı güvenceye almanın yeni bir versiyonunu mu uyguluyor soruları akla geliyor. Hele de ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye geldiği sırada, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Kenneth McKenzie’nin, Suriye’de YPG-PKK’nın elebaşlarından Şahin Cilo ile görüşmesi Washington yönetimine güvenilemeyeceğini ve PKK sevdasının sürdüğünün de işareti.Trump’ın “Türkiye Kürtler’i vurursa onları ekonomik açıdan mahvederiz” açıklaması da PKK terör örgütünü nasıl koruduğunun işaret fişeği değil mi?

Aynı senaryo şimdi Suriye’de

1991 Körfez Savaşı’ndan sonra ABD liderliğindeki İngiliz- Fransız uçak ve helikopterlerinin Kürtler’i Irak’ın o zamanki lideri Saddam Hüseyin’den korumak için Irak’ta 36. paralelin kuzeyi ve 32. paralelin güneyinde ‘uçuşa yasak bölge’ ilan ederek Çekiç Güç Harekatı’nı başlattığı, bu durumun PKK’ya yaradığı bir gerçek. Bu uygulama, Irak’ta ABD işgalinin başladığı 2003 yılına kadar 12 yıl sürdü. Çekiç Güç, 12 yıl boyunca Kuzey Irak’ta Kürt devletinin kurulmasına şemsiye oldu ve PKK terör örgütünün canlanmasına uygun ortam sağladı.1992’de Çekiç Güç’ün ilanından bugüne gelindiğinde, bu kez Suriye’nin kuzeyinde benzer bir tablo ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Kuzey Irak’ta ve Suriye’de 30’un üzerinde üssü ve binlerce askeri bulunan ABD, PYD-PKK terör örgütünü koruma, Suriye’yi parçalama ve gelecekte Kuzey Irak’la birleşme potansiyeli taşıyan bir bölge oluşturma amacını güdüyor ve bir taşla çok sayıda kuş vurmanın peşinde.

Yeni Çekiç Güç hazırlığı mı?

‘TAMPON Bölge’ ya da ‘Güvenli Bölge’nin varlığı, ‘Uçuşa Yasak Bölge’yi gerektirir. Fırat’ın doğusunda ‘Uçuşa Yasak Bölge’ ilanı,1992’de Kuzey Irak’ta Çekiç Güç’ün yerine getirdiği misyon gibi, Suriye’nin kuzeyinde bir YPGPKK terör devletinin kurulmasında şemsiye görevi demek. Ardından, Kuzey Irak’la-Suriye’nin kuzeyini birleştirme adımı gelecek. Çekiç Güç kurulurken Türkiye’nin beklentisine baktığımızda ise sınırına dayanmış olan sığınmacılardan kurtulmayı planlıyordu. Huzur Operasyonu ve Çekiç Güç sayesinde bu gerçekleşti. Sürecin tek olumlu yanı buydu. Bir de olumsuz yanı vardı ki hemen sınırın dibinde fiili bir Kürt bölgesi ortaya çıkıyordu ve ulusal güvenlik açısından yeni bir tehdit oluşturuyordu. Bu tehdit hâlâ da sürüyor. Komplo teorilerini bir tarafa bırakarak değerlendirdiğimiz zaman Çekiç Güç kuruluş amacına uygun faaliyetler gösterdi mi? Gösterdi ama bu gelişmeler Türkiye’nin aleyhine tehlikeli sonuçlar doğurdu mu? Tabii ki doğurdu. Bunun aksinin beklenmesi de zaten mümkün değildi. Peki Güvenli Bölge’nin bundan farkı ne? Hiç evirip çevirmeye gerek yok.Tıpkısının aynısı... Hatta daha da tehlikelisi. ABD, şimdi aynı tezgahı Kuzey Suriye için kurmaya çalışıyor. Şimdi sormak gerekiyor: ABD, 22 bin TIR ve 5 bin uçak dolusu mühimmat ile aralarında tankların da olduğu 60 bin kişilik bir orduyu donatacak sayıdaki silahları Türkiye’ye karşı kullanması için YPG’ye taşıdı. Peki o silahlar geri alınacak mı? ABD buna hiçbir zaman kesin cevap vermedi. ABD, Güvenli Bölge bahanesiyle sınırımızda yeni tuzaklar kurma peşinde. Türkiye bu oyuna gelmemeli.