Dünya tekrar bir cahiliye devri yaşıyor. Bu cahiliye karşısında bizim ağır bir mes’uliyetimiz var. Bizim en büyük mes’ûliyetimiz; ulaşabildiğimiz her yere gidip ehl-i Kur’ân, ehl-i Sünnet, ehl-i istikâmet insanlar yetiştirmektir. Allâh’ın yeryüzünde şâhidi, yani İslâm’ın temsilcisi olacak sâlih ve sâliha bir nesil yetiştirmektir. Kıyamet günü Rasûlullah Efendimiz’in gül yüzünü tebessüm ettirecek sâdık bir ümmet yetiştirmektir.

Efendimiz’in Vedâ Hutbesi’ndeki: ‘’...Sakın günah işleyerek yüzümü kara çıkarmayın!..’’ emrine samimiyetle riâyet eden gönüller yetiştirmektir... Dolayısıyla bugün anne babalar, başlarını iki ellerinin arasına alıp düşünmeli: ‘’Evlatlarımıza hangi tahsili yaptırıyoruz.. Onlar gerçekten bizim evlâdımız olarak mı yetişiyor.. Onların şahsiyet ve karakterini hangi çevreler şekillendiriyor.. Onların gönül dünyalarında, ideallerinde, hedeflerinde hangi modeller, hangi şahsiyetler var.. Çocuklarımız mı televizyon, internet, bilgisayar ve cep telefonlarını kullanıyor, yoksa bu cihazlar mı evlatlarımıza yön veriyor.. Maalesef pek çok yavrumuz bu cihazların çıkmaz sokaklarında kaybolup gidiyor.

Günümüzde yavrularımızın sosyal medyaya olan bağımlılığı neredeyse içki ve kumar bağımlılığından öteye geçti. Ağacın yaş iken eğileceğini bilen bizler, acaba evlatlarımızın vurdu kırdılı oyunlarla gönül dünyalarını nasıl îmâr edeceklerinin farkında mıyız.. Böylesi sanal oyunlarla, o taze dimağların şuur altında nasıl bir hissiyat oluşmaktadır..’’ Yaptığımız duâlar niçin kabul olmuyor, diye soranlara İbrahim bin Edhem Hazretleri şu cevâbı vermiştir: ‘’Cenâb-ı Hakk’ı bilirsiniz, buyruğunu tutmazsınız. Peygamber’i bilirsiniz, sünnetlerini yerine getirmezsiniz. Kur’ân okursunuz, amel etmezsiniz. Hak Teâlâ’nın nîmetlerini yersiniz, şükretmezsiniz. Cennet’i bilirsiniz, onu istemesini bilmezsiniz. Cehennem vardır dersiniz, ondan lâyıkıyla sakınmazsınız. Ölüm vardır dersiniz, hazırlanmazsınız. Bu kadar fenâlıkla duânız nasıl müstecâb olsun!’’