- Lige verilen aradan sonra Fenerbahçe, geçtiğimiz Perşembe akşamı Türkiye Kupası maçıyla kamp sonrası yeniden görücüye çıktı mı? - Çıktı... - Tablo güzel miydi? - Berbattı... - Sezon başında bu takımın rotası neydi? - Şampiyonluktu... - Peki sezon başında, bu rota için daha önce Fenerbahçe’yi şampiyon yapmış Ersun Yanal’ı takımın başına getirmeyi düşündünüz mü? - Düşünmediniz ve getirmediniz... - Kimi getirdiniz? - Kariyerinde bir patlama yapacağını umduğunuz Cocu’yu... - Cocu, camianın elinde patladı mı? - Patladı... - Ligin dibine yapıştırdı mı koca Fenerbahçe’yi? - Yapıştırdı... - Peki Cocu’yu gönderip, takımı bu bataktan çıkarması için kimi tercih ettiniz? - Ersun Yanal’ı... - Peki Ersun Yanal’ın kariyerinde; düşme potasında teslim alıp da takımı düşme potasından kurtardığı bir tek örnek var mı?.. - Yok!.. - Ama kariyerinde bunu başarmış isimler var mı ülkemizde? - Var... Yılmaz Vural var mesela... Hikmet Karaman var... Başkaları da vardır... Madem amacınız düşme potasından kurtulmak; neden bu konuda kendini kanıtlamış bir teknik adamı getirmediniz takımın başına? - ???? - Ben de bu soruya sizin adınıza yanıt veremiyorum... Benim aklıma gelmeyen bir yanıtınız var mı?.. Sanırım o da yok... Çünkü, yaptığınız teknik adam seçiminin bir anlaşılır yanı, bir izahı; teknik adamların kariyerlerine dayalı bir mantığı yok... - Bu takım ligden düşecek mi peki?.. - Tabii ki düşmeyecek... Ve bunu başarmak için bu takımın en son gereksinim duyduğu şey, bir teknik adam çünkü... GFB tribününden bir delikanlıyı çağırın, geçsin takımın başına, bu Fener yine ligde kalacaktır... Tüm bunları, neden yapıyorsunuz Sayın Ali Koç?.. Tüm Fenerbahçe camiasının uzuuun yıllar hüküm sürmüş bir despotik yönetim biçiminden kurtulmak için umut bağladığı bir isim olarak gelmediniz mi bu kulübün başkanlığına!.. Son genel kurulda üyeler size “uzak ara bir teveccüh” göstermedi mi?.. Sezon başından bu yana sizin aleyhinizde tek bir slogan duymadığınız halde, artık sabır taşına dönmüş, umutlarını ötelemekten yorulmuş Fenerbahçe taraftarına bu zulmü neden yapıyorsunuz?.. ERSUN YANAL İLE OLMAZ diye bu sütunlarda yazmış biri olarak soruyorum... Sizin ERSUN YANAL SEÇİMİNİZ, kulübü ligden düşmek gibi tarihi bir sonla karşı karşıya bırakırsa eğer; sizin adınız nerede yazacak sayın Ali Koç?.. Bu kara tabloyu taraftar hak etmiyor... Siz de bu talihsiz sonucu asla hak etmiyorsunuz... Ve inanın sezon sonunda oluşacak tabloyla yakından uzaktan asla ama asla ilgilenmeyen bir tek kişi var; o da ERSUN YANAL... Umarım, çok geç olmadan fark edersiniz. Gerçekten umarım!.

Kupa, ‘orta oyunu’ gibi...

Hiç kimse özlememiş vallahi... Ne futbolcular topu özlemiş, ne teknik adamlar saha kenarını... Ne taraftarlar takımlarını özlemiş, ne takımlar taraftarlarını... Liglere verilen 30 günlük arada, Türk futbolunda taşların bir teki bile yerinden oynamamış... Haa bunu neye göre söylüyorum... Tabii ki Türkiye Kupası son 16’lar karşılaşmalarına bakarak... 1’i ertelendiği için 8 maçın 7’sini izlediniz siz de... 7 maçta 14 takım seyrettiniz... Hangisinde bir heyecan, bir istek, bir kıpırdanma gördünüz?... Yoksa kör olan ben miyim... Ama göreceksiniz... Ligin ikinci yarı ilk haftasının tüm maçları tamamlandığında, aslında bu “özlemsizlik” ve “kalitesizlik” hatta “isteksizlik” sendromunun Türkiye Kupası’na özgü olduğunu siz de göreceksiniz... Çünkü kupa maçları hedefi olmayan hiçbir takımın hedefi halini alamıyor... Hedefi ligde kalmak olanlar için de sadece “angarya...” Kendilerine önce şampiyonluğu; olmazsa mutlaka Avrupa Kupaları’nı hedef seçen takımlar dışında Kupa’yı hiçbir takım istekli oynamıyor... Ki onlar bile bu isteklerini ancak turların rövanş maçlarında ortaya koyuyorlar... Beşiktaş, geçen yıl Fenerbahçe ile yarıda kalan maçı tamamlamadığı için bu yıl “Kupa cezalısı” ve eğer ligi ilk 4 içinde bitiremezse, Avrupa şansını tamamen yitirmiş olacak... Bir kapris uğruna 15 dakikalık “erteleme” bölümünde sahaya çıkmamanın Beşiktaş’a olası mali faturasını varın siz hesaplayın... Sonuç olarak baktığınızda, bu kupa Başakşehir, Trabzonspor, Kasımpaşa, Galatasaray, Malatyaspor için öteki takımlardan daha önemli... Çünkü, Avrupa yolculuğunun 2. emniyet sübabı gibi... Ama bir teki bile istekli değil... Haaa... Bir Fenerbahçe yanılttı beni... Zorlu Ümraniye deplasmanı(!)ndan 1-0 yenilerek ama ezilmeden döndüler... Çok istekli olmaları bekleniyordu, ben yenilmek için gerçekten çok istekli yönetildiklerini gördüm... Sonuç olarak Türkiye Kupası’nı; ne büyük takımlar, ne alttan gelen takımlar umursuyor... Kazananın sevinmediği, kaybedenin üzülmediği bir garip statü, bir garip yolculuk... Türkiye Kupası’nı İSTEĞE BAĞLI yapmak gerekiyor sanırım... Soracaksın kulüplere... “Katılmak istiyor musun, istemiyor musun?” diye... Hiç olmazsa biz de anlarız ki, bazı takımlar sahaya yenilip elenmek amacıyla çıkmayacak ve tribünler de televizyon başındakiler de futbol izleyecek... Yoksa, ortada sergilenen şeyin adı futbol değil, “Hacivat-Karagöz Oyunu” oluyor...