Peygamber Efendimiz sav dünya malını, gönülden bağlanacak maddi bir varlık ve kendisyle
kıymet kazanılacak bir değer değil, ihtiyaç için kullanılacak bir eşya olarak görüyordu. 
Dünya malına aşırı değer verenleri şöyle uyarmıştı: ''Dinar  ve dirhemin, kadifenin ve işlemeli elbiselerin kulu olana yazıklar olsun!
Böyle bir kişye verilirse memnun olur, verilmezse hoşnut olmaz.(Buhari).
O, kullandığı eşyanın ihtiyacı karşılamasını yeterli görür, lüks arzusu içine girmeyerek imkanları kısıtlı olan müslümanların yaşadığı mütevazi
hayatı tercih ederdi. Öyle ki, dünyaya geldiği anda sahip olduğu mal varlığına, vefat ederken sahip bile değildi.
Çünkü ihtiyaçlarından artan para ve kıymetli eşyayı Allah yolunda infak etmişti. Vefatının ardından geriye ne dirhem ne dinar ne köle ne cariye
ne de başka bir şey bırakmıştı.(Buhari)
Yalnızca sadaka olarak silah, beyaz dişi katır ve bir miktar arazi bırakmıştı.(Buhari)
*
HADİS: Mümin: ırza, namusa dil uzatan, lanet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir.(Tirmizi)
Resulullah sav Efendimiz şöyle buyurmuştur: ''Kim helal kazanç elde etmek için yorgun olarak gecelerse, mağfiret olarak gecelemiştir.(Münavi)
Efendimiz sav şöyle buyurmuştur: ''Muhakkak Allahü Teala sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalplerinize ve amellerinize itibar eder'' (Buhari ve Müslim)
Efendimiz sav şöyle buyurmuştur: ''Çocuğuna Kur'an'ı Kerimi öğreten kimseye Allahü Teala, kıyamet günü öyle bir gerdanlık takar ki,
önceki ve sonrakilerin tamamı, bu gerdanlıktan dolayı ona imrenirler'' (Suyuti) 
Ayet: ''Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun karşılığını  görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onun karşılığını görür.'' (Zilzal;99/ 7-8)