DAVOS'tan sonra, dünyada belki de en önemli zirvelerden birisidir Münih Güvenlik Konferansı. 
Münih'in ünlü otellerinden Bayresicher Hof'taki konferansa, yaklaşık 30 devlet ve hükümet başkanı, 50 ülkeden dışişleri bakanı ve 30 ülkeden savunma bakanı katıldı. Bu yıl beklenen üst düzey katılım olmasa da yankıları sürüyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile Almanya arasında yaşanan gerilim zirveye damgasını vurdu. Gerek Avrupa ordusu çabası ve NATO harcamaları, gerekse Kuzey Akım projesi konusunda ABD büyükelçilik düzeyinde bile haftalardır Almanya'ya baskı yapıyor. Yetmiyor tehdit bile ediyor. Ayrıca ekonomik teşvikler nedeniyle İran'a uyguladığı yaptırımların delindiği düşüncesi ABD'yi çileden çıkarıyor. Anlayacağınız ABD, Berlinli şarkıcı Barbaros Hayrettin'in bir zamanlar çok meşhur olan 'Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur' şarkısından esinlenerek 'yeni dünya düzeninin tek lideri benim, ben ne dersem o olur' diyor. 
 
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence Avrupa'dan Washington'un liderliğini kabul etmelerini ve İran ile yapılan anlaşmasından geri adım atmalarını istiyor. Pence "Avrupalı ortaklarımız, yaptırımlarımızı baltalamayı durdurmalı ve bizim yanımızda olmalı" diyor. 
 
Almanya bu konuda ABD ile direk karşı karşıya gelmek yerine Fransa ve İngiltere işle birlikte hareket ederek tepkiyi ya da tehditleri doğrudan üstüne çekmek istemiyor. Ancak Emanuel Macron'un konferansa katılmamasının nedeni olarak Merkel ile olan görüş ayrılığı gösteriliyor. Bu da Şansölye'nin elini zayıflatıyor.
 
Fay hattı Kuzey Akım ve İran
 
Kuzey Akım 2 projesinin sonlandırılması isteği de Almanya'da endişe ve tepki doğuruyor.. Pence'in "Avrupalılar kendi elleriyle Rusya'ya olan bağımlılıklarını artırırken Batı'nın güvenliğini garanti edemeyiz" şeklindeki sözleri de fay hattı gibi orta yerde duruyor. Zira Rusya'dan alınacak doğalgazla, olası krizlere açık Ukrayna'ya alternatif oluşturma çabası içerisindeki Berlin'i ABD'nin bu tavrı rahatsız ediyor. 
 
Merkel Kuzey Akım 2 projesini savunarak, "Bir Rus gaz molekülü, ister Ukrayna, isterse Baltık Denizi yoluyla gelsin, aynı Rus gaz molekülüdür" sözleriyle gazın hangi yoldan geldiğinin önemi olmadığını savunuyor. 
İran'la 2015'te imzalanan nükleer anlaşmanın devam etmesinden yana da görüş belirten Merkel anlaşmayı İran'a karşı bir baskı aracı olarak kullanmayı amaçlıyor. 
 
Almanya, ayrıca Suriye konusunda da ABD'yi eleştiriyor. ABD'ye karşı rüştünü ispatlama uğraşındaki AB ve onun lokomotifi Almanya ticaret savaşından da kaygı duyuyor. Burada özellikle Alman otomobil sektörü etkilenecek gibi görünüyor. Zira rakam büyük.
 
Zirvede Şansölye Merkel ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence arasındaki yaşanan görüş ayrılığı ve sert atışma kameralara da yansıdı. Hele ikilinin birlikte olduğu bir fotoğrafta Şansölye'nin yüz ifadesi her şeyi anlatıyor.
Soğuk savaş döneminden sonra ABD, Rusya ve Çin arasındaki güç dengeleri, ticaret savaşları için de Almanya biz de varız diyor. Anlayacağınız dünyada kartların yeniden dağıtıldığı bir süreç yaşanıyor.
 
Türkiyesiz olmaz
 
Böyle bir süreçte Türkiye ve Suriye de konuşuldu. Zirvede 'Suriye strateji mi, trajedi mi' sorusuna yanıt aranırken çok derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. 
ABD bu konuda amaçlarını IŞİD'in yenilgiye uğratılması, Suriye'de siyasi çözüm bulunması ve başta İran olmak üzere tüm yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi olarak açıklıyor. Bölgede istikrar istediğini dile getiren ABD herhangi bir tehdide karşı askeri güçlerini bulundurmaya devam edeceklerini belirterek çekilme ilgili kararla da çelişiyor. 
Ülkemiz açısından çok büyük önem taşıyan Suriye'nin konuşulması Türkiyesiz olamazdı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Suriye'de Türkiye için önceliğinin PYD ve YPG'nin tasfiyesiyle, Türk halkının ve ülke sınırlarının güvenliğini sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Akar; "440 km uzunluğundaki sınırlarımızda, sınır ihlalleri, tacizleri ile karşı karşıya kalıyoruz… Nihai hedefimiz YPG'den kurtulmaktır" diyerek Türkiye'nin kararlılığını sergilediği gözlendi.. 
Suriye'nin kuzeyinden çekilme süreciyle ilgili olarak Amerikalılarla yakın işbirliği içerisinde olduklarını, ne tür adımların atılacağını görüştüklerini belirten Akar şöyle devam etti:
 
"Bir kez daha yinelemek istiyorum; Biz Suriye'nin toprak ve siyasi bütünlüğüne saygı duyuyoruz. Bunda herhangi bir şüphe olmamalı. Hedefimiz kaynağı ne olursa olsun terörle mücadeledir." 
Hulisi Akar, İdlib'in de radikal unsurlardan arındırılması konusunda elden gelenin yapıldığını ifade etti. Konferansın bu bölümündeki diğer konuşmacıların Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladıklarını belirtmelerine rağmen çözümün unsurlarının Arap dünyası ve Suriye olması gerektiği vurgusu yapıldı.
 
 İslam dininde reform çağrısıyla Münih Güvenlik Konferansı gündem yaratan Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi'nin, ülke ismi vermeden yaptığı eleştirilerin Türkiye'ye yönelik olduğu yorumları yapılıyor. "Sisi, Ortadoğu'da yaşanan güvenlik ve göç sorunlarıyla ilgili hiçbir ülke adı zikretmemesine rağmen üstü kapalı da olsa Türkiye'yi eleştirdi" yorumları yapılıyor.  Sisi "Buradan soruyorum yabancı savaşçıları Arap dünyasına sokan kim? Bunlara silah, eğitim ve para veren kim? Yabancı savaşçıların Suriye'ye kolayca girmelerine izin veren kim? Bazı ülkeler siyasi kazanım ve bölgesel hedeflerine ulaşmak için bunlara göz yumuyor" suçlamalarını getirdi. Anlaşılan o ki Mısır ve liderlerinin Türkiye aşkı bundan sonra da sürecek gibi görünüyor..
 
Bir efsane daha kaydı
 
Almanya efsanelerini bir bir kaybediyor. Son olarak da Paris'te Coco Chanel Modaevi'nin 36 yıldır kreatif direktörlüğünü yapan dünyaca ünlü Alman modacı Karl Lagerfeld yaşama veda etti. 
Lagerfeld'in ölümünden sonra ona duyulan saygı gazete ve dergi manşetlerini süsledi. Hatta iki yıl önceki bir röportajı yeniden verildi. Lagerfeld o röportajında  "Yorgun değilim, 83 yaşındayım. Çalışmalarımda şu anki performansım geçmişten çok daha verimli. Neden? Çünkü kafam çok net. İşim birinci önceliğim. Yaptıklarımdan tatmin olmuyorum. Zira her zaman daha iyisini yapabileceğimi düşünüyorum. Bana göre yaptıklarından memnun olmak, çok kötü bir şeydir. Güç zehirlenmesi yaşamadım çünkü kendimi görebiliyorum. Kendimi geliştirmek zorunda olduğumu düşünüyorum" diyor. 
Röportajda başarısının sırrı soruluyor. O da, "Günümüzün en büyük hastalıklarından biri, geçmişe bakmaktır. Hayır, unut gitsin. Moda şimdi ve yarındır! Geçmiş kimin umurunda ki?" diye yanıt vermiş. 
O  aynı zamanda çalıştığı markaların tüm reklam kampanyalarında da yer alan iyi bir fotoğrafçı ve video yönetmeniydi. Bundan 14 yıl önce kaleme aldığı 'The Karl Lagerfeld Diet' isimli zayıflama kitabıyla da buralarda en çok satan yazar olmuştu. Moda dünyası kadar Almanya'da da Lagerfeld'in ölümü büyük üzüntü yarattı. 
Diğer yandan Lagerfeld'in geride bıraktığı 200 milyon dolarlık serveti de halk arasında merak konusu. Bu büyük servetten pay alacaklar arasında kedisinin de olup olmadığı henüz bilinmiyor. 
 
Kadın hakemin kıyafeti
 
Geçtiğimiz hafta sonu Bayern Münih'in deplasmanda Auğsburg'u 3-2 mağlup etmesi gündem oldu. Burada önemli olan ne maç, ne skor, ne de rekortmen şampiyonun lider Borussia Dortmund ile arasındaki puan farkını üçe indirmesiydi. Ne de Augsburg Teknik patronu Manuel Baum'un saha içine gönderdiği taktik kağıdıydı. Konu orta hakemin Bibiana Steinhaus isimli bir kadının olmasıydı. 
39 yaşında polis olan Bibiana Steinhaus 10 Eylül 2017 yılında Werder Bremen -Hertha Berlin müsabakasıyla Bundesliga'da ilk kez 4. hakem olarak görev aldı. FIFA kokartlı Steinhaus geçtiğimiz yıl zorluk derecesi yüksek birçok maç yönetti. Ama Almanya'nın gündeminde yer almasının nedeni tüm bunlardan ayrıydı. Gündem maçı önceden naklen yayın programına alan İran Devlet Televizyonu'nun uyguladığı yayın yasağıydı. Kararın gerekçesinin ise maçın hakemi olan Bibiana Steinhaus'un "kıyafeti" olduğu belirtiliyor. 
İran medyasından alındığı belirtilen bilgide sürekli hareket halinde olan bir kadın hakemin sansürlenmesi mümkün değildi. En kolay yol da, maçın yayından kaldırılması olduğu görüşü yazılı ve görsel medyada geniş yer buldu. 
Berlin'den selam ve sevgiyle..