ALMANYA, özellikle Başkent Berlin, 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımıyla Mücadele Günü nedeniyle dünü eylemlerle geçirmeye hazırlanıyordu.  Almanya'da belli başlı 15, Avrupa genelinde de 50'nin üzerinde kentte sağduyulu insanlar, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla ilgili gelişmelerden hoşnutsuzdu. Zira bu sütunlarda sıklıkla yazdığımız gibi Avrupa'da, ya da Almanya'da ateşle oynayanlar vardı. Dünkü eylemlerde amaç Almanya'da çeşitli kaynaklardan beslenerek son yıllarda artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam fobisi ile ilgili toplumsal duyarlılığı artırmak ve ortak tavır sergilemekti. Onlar sloganlarını, ya da amaçlarını ırkçılık, aşırı sağ ve milliyetçilik, hatta faşizmle mücadele olarak belirledi. Berlin'de Sosyal Demokrat Parti SPD, Yeşiller ve Sol Parti ile birlikte, dünyanın en güçlü işçi kuruluşlarından birisi olarak gösterilen Alman İşçi Sendikaları DGB organize ediyordu. Aralarında Türk Sosyal Demokrat Dernekleri ve çatı kuruluşları da vardı. Türk derneklerinin gayesi ise barış içinde, birlikte yaşam ile demokratik kazanımları korumanın zorunluluğuydu. 

Herkes günlerdir düne hazırlanıyordu. Irkçılığa, yabancı düşmanlığına, İslam fobisine karşı büyük bir gövde gösterisi planlanıyordu. Dün de binler, on binler, hatta diğer kentlerle birlikte yüz binler meydanları doldurdu. Terörün ve ırkçılığın lanetlendiği Berlin'deki eylemden yükselen ortak sese de, tüm insanlığın kulak vermesi istendi.

 

Devlet tek ses

 

Avrupa'da ve Almanya'da bunlar yaşanırken, Yeni Zelanda'dan gelen acı haber herkesi sarstı. Yeni Zelanda'da Müslümanlar için en kutsal ibadetlerinden birisi olan Cuma namazında iki camiyi hedef alan terör saldırısı şok yarattı. Dünyanın ta öbür ucundan gelen haber, bir Müslüman ülke kadar Almanya'yı da sarstı.  Zaten ülkede artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıkla başı dertte olan Almanya hızlı bir refleks gösterdi ve olayı nefretle kınadı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan Yeni Zelanda olayını ağız birliği etmişçesine "Alçakca kalleş saldırı" olarak nitelendirdi. Şansölye Merkel daha da ileri giderek "Irkçı nefret nedeniyle öldürülenler için yas tutuyorum" şeklinde üzüntüsünü belirtti.  

Bu arada Almanya'da parlamentoda temsil edilen sığınmacı karşıtı Almanya için Alternatif Partisi AfD'li politikacıların Yeni Zelanda'daki saldırıyı kınayan bir açıklama yapmaması dikkat çekiciydi.

 Cuma günleri bir araya gelen Federal Konsey de tepki topladı. Toplantı öncesinde saldırıda hayatını kaybedenlerin için saygı duruşunda bulunuldu. 

 

Alçakça saldırı

 

Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier "Dinlerinin kurallarını barış içinde yerine getiren insanlara yönelik bu alçakça saldırıyı kınıyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, 2017'de yaptığı gezi sırasında Yeni Zelanda'nın çok kültürlü ve açık toplum anlayışına hayran kaldığını hatırlatarak, ülkenin, yaşanan acı olaydan sonra, bu özelliklerinden ve kimliğinden ödün vermemesi gerektiğini de söyledi..

Federal Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert'in sosyal medya hesabından paylaştığı açıklamada, Başbakan Merkel'in terör saldırısı nedeniyle çok büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek, "Huzur içinde ibadet edilen camide, ırkçı nefret nedeniyle öldürülenler için yas tutuyorum. Bu tür teröre karşı, yan yana duruyoruz" şeklindeki Merkel'in görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. 

Bu arada Merkel'in, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'e gönderdiği baş sağlığı mektubunda da "Camilere yapılan saldırılar demokrasi ve hoşgörüye yapılmıştır. Bu saldırı ibadethanelere ve ibadet edenlere yapılan kalleş bir saldırıdır. Müslümanlara yönelik bu vahim olay aynı zamanda Yeni Zelanda demokrasisine, açık ve hoşgörülü topluma yapılan bir saldırıdır. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve yaralıların sağlıklarına tekrar kavuşmalarını diliyorum" şeklinde görüş belirttiği açıklandı. 

 

Bu saldırı hepimize

 

Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas da "hunharca bir katliam" olarak tanımladığı saldırının, barış içinde namaz kılan Müslümanları hedeflediğini belirtti. Maas, "Eğer insan sadece dini inancı nedeniyle öldürülüyorsa, o zaman bu saldırı hepimize demektir. Biz hayatını kaybedenlerin tarafındayız. Güçlü kal, Yeni Zelanda!'' şeklinde görüş belirtti. Federal Hükümet'in İnanç Özgürlüğü sorumlusu Marcus Grübel de, "İster İslam'a, ister Yahudiliğe, ister Hristiyanlığa karşı olsun, hiç bir şiddet olayı kabul edilemez. Bu saldırıya vermemiz gereken tepki, daha fazla hoşgörü ve diğer dinlere karşı daha fazla saygı olmalıdır. Barışı destekleyen ortak projelerle ve dinler arası diyaloğu güçlendirerek, ön yargıları ortadan kaldırabiliriz" açıklamasını yaptı.

 

Müslüman örgütler lanetledi 

 

Yeni Zelanda'da ki, 49 kişinin hayatını kaybettiği 3'ü Türk 40'dan fazla kişinin yaralandığı hunhar saldırı Almanya'daki Müslüman çatı kuruluşları tarafından da lanetlendi. Almanya Müslümanlar Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, "Yeni Zelanda tarihindeki bu en ağır terör saldırısını lanetliyoruz. Aşırı sağcı teröristlerin gerçekleştirdiği, İslam ve insan düşmanlığıyla, ırkçı nedenlerle gerçekleştirdiği bir olayla karşı karşıyayız" açıklamasında bulundu. İslam Toplumu Milli Görüş Genel Başkan Kemal Ergün de, terörün amacına ulaşmasına izin vermeyeceklerini belirterek yaşanan vahşetle ilgili şunları söyledi: "Toplum halinde daha da kenetlenecek ve birliktelik içinde olacağız. Toplum olarak, terör nerede, kime yönelik olduğu ve kimden geldiği fark etmeksizin buna karşı sesimizi yükseltmek durumundayız. Bu alçak saldırıların hedefi, daha fazla nefret tohumu ekmek ve toplumları bölmekten başka bir şey değildir. Buna asla izin vermeyeceğiz."

 

Merkel ve Erdoğan

 

Öte yandan Cuma namazını kılarken 49 Müslümanı katleden saldırganın 2016 yılında iki kez Türkiye'ye giriş çıkış yaptığı belirlenmiş. Türk Emniyet Teşkilatı saldırganın İstanbul dışına çıkıp çıkmadığını, kimlerle irtibata geçtiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programlarına göre hareket edip etmediğini ve telefon kayıtları tek tek incelemeye almış. Almanlar ise saldırganın kendi Youtube sayfasından yayımladığı manifestosunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra, Başbakan Merkel hakkında kullandığı sözlere dikkat çekiyor. Alman medyasına göre, saldırgan 'Yüksek profilli düşmanlar' başlığıyla Almanya Başbakanı Merkel'i listenin ilk sıralarına almış. Bilindiği üzere Şansölye Merkel, 2015'de Almanya'nın sınırlarını mültecilere açtığı için aşırı sağcı ve ırkçı çevrelerin hedef aldığı isimlerden biri haline geldi.. Saldırganla ilgili bir başka ayrıntı da basında yer buldu.  49 Müslüman'ın katili saldırganın kullandığı silahta 1389 ve 1683 tarihlerinin kazınması. Bunun anlamı ise Almanların Schlacht auf dem Amselfeld diye isimlendirdiği 1389 yılındaki 1. Kosova Meydan Savaşı ile İslam'ın Avrupa'ya girdiğini ve 1683 yılındaki 2. Viyana kuşatmalarına yönelik tarihler olduğu şeklinde yorumlandı.  

Berlin'den selam ve sevgiyle..