Fudayl bin Iyad hazretleri, ilk zamanlar eşkıya reisi idi. Tövbe etmesi şöyleanlatılmaktadır; ‘’Bir gün yoldan bir kervan geçiyordu. Kervanda bulunan bir kişi me’alen; ‘’İman edenlere vakti gelmedi mi ki, kalbleri Allah’ın zikrine ve inen Kur’an-ı kerime saygı ile yumuşasın!...’’. (Hadid suresi; 16) ayet-i kerimesini okudu

Bu ayet-i kerime kendisine öyle tesir etti ki, gönlünden yaralandı, içinden; ‘’Geldi, geldi. Hatta geçti bile!’’ diyerek, kendinden geçmiş bir halde şaşkın ve mahcub bir şekilde oradan ayrıldı. Bu sırada kervandakiler; ‘’Fudayl yolumuzun üzerinde bulunuyor. Acaba nasıl gideceğiz,’’ diye birbirleri ile konuşuyorlardı.

Fudayl bin Iyâd bu konuşmaları duydu ve; ‘’Size müjdeler olsun! Şimdi o yaptıklarına pişman olup tövbe etti. Bundan önce nasıl siz ondan kaçıyor idiyseniz, bundan sonra da, o sizden kaçmakta, aynı işleri yapmaktan uzaklaşmakta, sakınmaktadır’’ dedi. Bundan sonra, her tarafı gezerek, üzerinde hakkı olanları buldu ve fazlasıyla ödeyerek, hepsi ile helallaştı. Yalnız Ebıverd şehrinde bir yahüdi hakkını helal etmiyordu.

Fudayl bin Iyad’ı zor durumda bırakmak için olmadık şartlar ileri sürüyordu. Dedi ki; ‘’!Eğer hakkımı helal etmemi istiyorsan, filan yerde kayalık bir tepe var. O tepeyi kazarak oradan kaldır. Oralar dümdüz olsun!’’ Fudayl bin Iyad hakkını helal ettirmek için buna razı oldu ve kazmaya başladı.

Onu; bu gayreti sebebi ve Allah’ü Te’ala’nın ihsanıyla, bir seher vakti rüzgar çıktı ve orayı dümdüz etti. Yahudi bunu görünce, hayretten dona kaldı. Bu sefer de; ‘’Benden aldığın malımı iade etmedikçe hakkımı helal etmeyeceğim’’ diye yemin etmiştim.

Benim yastığımın altında altınlar var. Sana hakkımı helal edebilmem için oradan altınları alıp bana vermen lazım’’ dedi. Yahudi, yastığın altına çakıl taşları koymuştu. Fudayl bin Iyad, elini yastığın altına soktu.

Allah’ü Te’ala’nın izniyle, çakıl taşları altın olmuştu. Bir avuç altını Yahudiye verdi. Yahudi hayret içinde idi. ‘’Sana hakkımı helâl etmeden önce bana islam’ı anlat’’ dedi. Fudayl; ‘’Bu ne haldir’’ diye sorunca, yahudi şöyle anlattı: ‘’Ben Tevrat’ta okudum ki, ‘’Tövbesinde sadık ve samimi olanın elinde çakıl taşları altın olur.’’

Aslında yastığın altında çakıl taşları vardı ve ben seni imtihan etmek için öyle söyledim. El inde, çakıl taşlarının altın olduğunu görünce anladım ki, senin dinin hakdır ve tövbende sadıksın, dedi ve imân edip müslüman oldu.