SIYASI arena oldukça hareketli. AKP, yeni kurulan partilere sert tepkiler veriyor. CHP; “seyret ve gör politikası” izliyor. Davutoğlu, kendini ve partisini tanıtma telaşında. Ali Babacan, aceleci davranmıyor, ağır ve derinden gidiyor. Abdullah Gül, her zaman ki gibi önünü görmeden ortaya çıkmıyor. Kaçak güreşmeyi seviyor. Perde arkasından strateji ve politika üretiyor. Amaç Cumhur İttifakı’ndan oy çalmak, yıkmak. Onun içinde kulislerde sıkça “Erken seçim” gündeme getiriliyor. Gelecek Partisi, geleceği olmayan bir parti olarak siyasete adım attı. Davutoğlu, partisinin başarısından oldukça emin. Ancak, siyasete yön verenler, Davutoğlu ile aynı fikirde değil. Öncelikle, Türkiye’nin dün, bugün ve gelecekteki en büyük tehlikesi olan Suriyeli göçmenler sorunu Ahmet Davutoğlu’nun eseri. Bu gerçek Türk insanı tarafından bilindiği için Davutoğlu’nu başarılı olma şansı yok denecek kadar az. Buna rağmen, olası bir seçimde alacağı yüzde 1-2 oyun dahi AKP’de dengeleri değiştireceği biliniyor. Ali Babacan’ın partisini İse Davutoğlu’ndan biraz daha fazla oy alması bekleniyor. Ki; bu da AKP’den yüzde 4-7 arasında bir oy kaybı anlamına geliyor.

Değişmiş görünmüyor

Davutoğlu, AKP’de Başbakan iken. Öncesinde Dışişleri Bakanı iken; verdiği kararlar ile Türkiye’yi, Suriye batağına sürükledi. Emevi Camiinde namaz kılma ütopyası onundu. İnanılmaz bir öngörüsüzlük sergiledi. Peki, dün, böylesine yanlış kararlar vererek ülkeyi ateş çemberine sokan Davutoğlu değişti mi? Değişmiş görünmüyor! Eline fırsat geçtiğinde aynı hataları hiç düşünmeden tekrarlar. Ve de Türk halkı bu gerçeğin farkında. Yani seçmen elinin kalbine koyarsa Davutoğlu’na niçin oy versin ki! Geleceği yok, iktidar şansı yok, partiyi siyasi arenaya çıkaranlar muamma. Hal böyle olunca kurulan partinin iki amacı olabilir. Ya birilerince kullanılıyor. Ya da intikam saikı ile kuruldu. Aynı Babacan partisinde olduğu gibi. İngiltere’den birilerinin siyasi arenaya çıkması için. Milyon dolar destek verdiği iddiaları var. Ne kadar gerçek bilmiyorum ama öyle ise bu işin dayanacağı nokta belli. Birileri Cumhur İttifakı’nı alaşağı etmek için her yolu deniyor gibi!

Sanki bir emanetçi gibi

Gelelim Ali Babacan’a. Lider görüntüsü vermiyor. Sanki bir emanetçi gibi. Kurulacak partinin başarılı olması halinde perde arkasındaki Abdullah Gül sahneye sürülecek. Yaşantısı boyunca sağ partiye oy vermemiş bir arkadaşım var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin, Abdullah Gül’ü aday yapacağı konuşuluyordu. Arkadaşım; “Yemin olsun Gül’e oy vermem, Erdoğan’a veririm” demişti. Abdullah Gül’ün siyasi geçmişi hatırlandığında da Ermenistan’a yaptığı ziyaret, İngilizlerle iyi ilişkileri Türkiye’de oynanan Azerbaycan maçında, Ermenilere şirin görünmek uğruna kardeşlerimizin, Azerilerin bayrak açmasını yasaklaması. Abdullah Gül, kaçak güreşmeyi seviyor. Bence, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruyucu kanatları olmasa siyaset sahnesinde adı bile okunmazdı. Ali Babacan arkasında siyaset yapmak şık değil. Yiğit çıkar meydana kendi adına mücadele verir. Sadece başarıya odaklı dans etmez. AKP’den fazla oy çalamaz. Ne de olsa iki lideri de AKP’ ye oy verenler iyi tanıyor. Gerek Davutoğlu’nun. Gerekse Babacan’ın partileri sadece kararsızlardan oy alabilirler. Ki; o da kolay değil. Çünkü kararsızlar bile bu ne amaçla kuruldukları belli olmayan iki parti için, kararsız kalabilir.