İsrail’in işgali altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa, son dönemlerde artan baskılarla bir kez daha tehlike altında. Filistin Kudüs Valiliği, İsrailli radikal grupların Aksa'ya yönelik düzenlediği sistematik baskınların tarihi ve dini kimliği değiştirmeyi hedefleyen bir sömürge projesinin parçası olduğunu açıkladı. Bu baskınlara, İsrail hükümeti içindeki aşırı sağcı isimlerin doğrudan destek verdiği vurgulandı.
“Tapınak Hayali” Artık Planlı Bir Uygulamaya Dönüştü
Valilik açıklamasında, sözde “Tapınak” gruplarının Mescid-i Aksa'yı hedef alan faaliyetlerinin artık dini bir inançtan öte, siyasi bir işgal projesine dönüştüğü belirtildi. "Yeshivat Har Habayit" gibi örgütlenmeler aracılığıyla kamuoyuna tapınak maketleri sunuluyor, kurban törenleri organize ediliyor ve dini ritüeller uygulanıyor.
İsrail Hükümeti Sessiz Kalmıyor, Aksine Teşvik Ediyor
Açıklamada, İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, eski milletvekilleri Moshe Feiglin ve Yehuda Glick gibi isimlerin radikal gruplara siyasi ve ideolojik destek verdiği açıkça vurgulandı. Bu destekle hareket eden radikal yapılar, İsrail yasaları çerçevesinde resmi statüye kavuşturularak meşrulaştırılıyor.
Sosyal medyada ve bu gruplara ait yayın organlarında yayımlanan videolarda, Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine tapınak yapılması gerektiği açıkça dillendiriliyor.
Gazze’de Soykırım, Kudüs’te Kimlik Silme Operasyonu
Gazze’de devam eden saldırılarla eş zamanlı olarak Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya yönelik baskılar da tırmanmış durumda. Aşırı sağcı milletvekili Zvi Sukkot’un Aksa’ya İsrail bayrağı ile girip “Mescid-i Aksa bizimdir” demesi, bu planın devlet destekli bir siyasi eylem halini aldığını ortaya koyuyor.
Maliye Bakanı Smotrich’in ise Aksa’nın yıkılması ve tapınağın inşasına dair bütçe vaadinde bulunması, planın ekonomik boyutunun da hazırlandığını gösteriyor.
Statükoya Aykırı Girişimler Uluslararası Anlaşmalara da Ters
Mescid-i Aksa, 1994’te İsrail ile Ürdün arasında imzalanan barış anlaşmasına göre, Ürdün Vakıflar Bakanlığı’na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nin himayesinde. Ancak 2003’ten bu yana İsrail, tek taraflı kararla Yahudilerin polis eşliğinde Aksa’ya girmesine izin veriyor.
İsrail yönetimi, Aksa’da “statükoyu koruduklarını” iddia etse de, fanatik Yahudilerin burada dua etmesi, dini ritüeller uygulaması ve kazı çalışmaları yürütmesi açık bir egemenlik ihlali olarak değerlendiriliyor.
Aksa’nın Altı da Üstü de Tehlike Altında
İsrailli yetkililer, Mescid-i Aksa Külliyesi'nin altında “Süleyman Mabedi kalıntıları” olduğu iddiasıyla sürekli kazılar yapıyor. Bu kazıların Aksa’nın yapısını zayıflattığı, ileride yıkıma zemin hazırlayabileceği yönünde ciddi endişeler var.
Ayrıca, cami çevresine sahte mezarlar yerleştirilmesi, vakıf arazilerinin ele geçirilmesi ve Filistinli ailelerin evlerinden çıkarılması gibi uygulamalar da bu kapsamlı işgal planının parçaları arasında yer alıyor.
Uluslararası Sessizlik İsrail’i Cesaretlendiriyor
Filistin Valiliği, uluslararası toplumun sessizliğinin İsrail’i daha da cesaretlendirdiğini vurgulayarak, özellikle Arap ve İslam ülkeleri ile BM ve uluslararası kuruluşları acilen harekete geçmeye çağırdı. Bu ihlallerin yalnızca Kudüs’ün değil, bölgesel barışın ve küresel güvenliğin altını oyabileceği uyarısında bulunuldu.