İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Karataş’ın katıldığı bir televizyon programında zina ile ilgili sarf ettiği sözler, başta kadın hakları savunucuları olmak üzere geniş kesimlerin sert tepkisini çekti. Karataş’ın "Zina eden kişi bilmeli ki, benim öldürülmem gerekiyor" şeklindeki ifadeleri, sosyal medyada infiale yol açarken, Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK), söz konusu açıklamaları skandal olarak niteleyerek yetkili kurumlara sessiz kalmamaları çağrısında bulundu.
Karataş'ın Sözleri Sosyal Medyada Tepki Topladı
İlahiyatçı Mustafa Karataş, 21 Ekim'de yayınlanan bir televizyon programında yaptığı konuşmada, şu ifadelere yer verdi:
“Zina eden kişi bilmeli ki, benim öldürülmem gerekiyor. Ben burada öldürülmedim, kanunlar öyle değil. Usulüne göre bir şey buldum kendime göre, kanuna. İnsanları yanılttım kurtuldum cezadan dedi ya, öbür tarafta büyük bir ölüm cezasına benzer bir cezayla karşılaşacak.”
Bu sözler, izleyiciler ve sosyal medya kullanıcıları tarafından tepkiyle karşılandı. Açıklamaların toplumsal şiddeti teşvik edici nitelikte olduğu görüşüyle eleştiriler büyürken, akademik kimliğiyle tanınan bir ismin böylesine radikal bir ifadeyi kullanması, tartışmaların merkezine yerleşti.
Kadın Dayanışma Komiteleri'nden Sert Tepki
Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK), konuya dair sosyal medya hesaplarından videolu bir açıklama yayınladı. RTÜK, YÖK ve İstanbul Üniversitesi’nin resmi hesaplarını da etiketleyerek yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi:
“Kadın cinayetlerinin önlenmesine dair hiçbir adım atmayarak suça ortak olan devlet kurumları, gerici profesörün yorumcusu olduğu programda sarf ettiği sözlere sessiz kalıyor. Zina edenin öldürülmesi gerektiğini söylemek, kadınların katledilmesini meşrulaştırmaktır. Her gün kadınlar ölürken bir öğretim üyesi çıkıp zinanın cezası ölümdür diye buyuruyor. Bu dünyada yasalar izin vermiyor diye öldürülmediyse, öbür dünyada cezasını çekecekmiş. Hadi oradan!”
KDK, açıklamasında bu tür söylemlerin yalnızca kadınlara yönelik şiddeti körüklediğini değil, aynı zamanda devlet kurumlarının sessizliğiyle destek bulduğunu öne sürdü. Söz konusu açıklamaların bir akademisyen tarafından yapılmasının daha da tehlikeli olduğuna dikkat çekildi.
