Dünyaya hakim olan Zülkarneyn insanlar tarafından daha iyi idrak edilmesi için ölmeden önce şu vasiyette bulunur:
''Beni yıkayın, kefenleyin! Sonra bir tabuta koyun! Yalnız kollarım dışarıya sarkık olarak kalsın! Hizmetkarların arkamdan gelsinler! Hazinelerimi de katırlara yükleyin! Halk benim son derece
ihtişamlı bir saltanat ve dünya mülküne sahip olmama rağmen, kabre elleri boş boş gittiğimi, hizmetkarların da, hazinelerinin de bu dünyada kalarak benimle beraber gelmediğini görsün!
Bu yalancı ve fani dünyaya aldanmasın!....''
Bir bez kundakta gözlerimizi açtığımız dünyada takdir olduğu kadar yaşadıktan sonra, bir tahta kundakla ahirete uğurlanacağımızı düşünüp faniliği unutmamak; kalbimizi nefsani arzuların işgalinden kurtarmak için en tesirli ilaçtır.''
İnsan son nefesine kadar, nefs ve şeytanla ile savaşın savaşın içinde. Son nefesten sonra bu mücadele de bitecek. Bir daha geriye dönme imkanı da kalmayacak.
Merhum Necip Fazıl şöyle der:
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azraile ''hoşgeldin'' diyebilmekte hüner.
Ayeti Kerimede Cenabı Hak şöyle buyurur: '' Ve sana yakın (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!'' (el-Hicr: 99)
Son nefese kadar diri bir kalbe sahip olabilmek için gayret gerekli. Hiç bir zaman '' Ben kalbimi düzelttim benim kalbim temiz ibret alalım diye; Bel'am bin Baura ve Karunu bize misal veriyor.
Onlar, başlangıçta salih mütteki, iyi kalpli istikamet sahibi kimselerdi. Fakat sonradan nefse uydukları için ayakları kaydı.
Halidi Bağdadi Hazretleri, hayatı İslama hizmetle geçmiş olmasına rağmen , bir talebesine yazdığı mektupta son nefesi için dua istiyor ve ekliyor: ''Hiç bir amelime güvenmiyorum, sadece Allah'ın rahmetine sığınıyorum''.İnsanoğlu için dünya hayatının gayesi, ahiret saadetini elde edebilmektir. Bu sebeple Yüce Allah kullarını şöyle ikaz ediyor:
'' Ey iman edenler! Allah'tan Onun Azameti ilahiyesine yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin'' (Al-i İmran; 102)
Bazen dünyevi endişelere kapılıyoruz. İmkanlarımızdan birini kaybetsek uykumuz kaçıyor, huzursuz oluyoruz. Peki ya, son nefes ve ahiret endişesi ne kadar uykumuzu kaçırıyor?
Bu endişe sebebiyle ne kadar uykularımızı bölüp secdelerde gözyaşı döke biliyoruz?....