Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde dış politikada atılan stratejik adımlar Türkiye'yi dünya gündeminde her geçen gün daha da ön plana çıkarmaya devam ediyor.
ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Ermenistan ve İsrail gibi ülkelerle ilişkilerde pozitif gelişmeler yaşanırken Mehmet Acet önemli detaylara değindiği bir yazıyla Erdoğan liderliğinde atılan adımları değerlendirdi.
Yunanistan'dan gelen kışkırtıcı söylemlerin de kesildiğini hatırlatan Acet, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte Türkiye’nin Atlantik İttifakı içindeki öneminin fark edildiğini ve bunun ardından Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan'a "Otur oturduğun yerde" mesajı verildiğini söyledi.
Mehmet Acet'in "Tayyip Erdoğan'ın sınırları" başlıklı o yazısının ilgili kısmı;
"Ankara, dış politikada ikili ilişkilerin kriz halinde olduğu ülkelerle arayı düzeltmek için önemli ve sonuç getirici hamleler yapıyor.
Bu atılımın bir ayağında Batı’yla ilişkileri gerilimli alandan çıkarıp daha dengeli bir zemine taşıma iradesi var.
2020 yazında Avrupa Birliği ile Doğu Akdeniz krizi üzerinden başlayıp, yaptırım sınırına kadar ilerleyen gerilimli atmosfer, yerini dingin bir atmosfere bırakmış durumda.
ABD ile ilişkiler ise, derin anlaşmazlıkların sürdüğü bir ortamda ama daha ‘öngörülebilir’ bir iklimde ilerliyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte Türkiye’nin Atlantik İttifakı içindeki önemi fark edilince, Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’a “Otur oturduğun yerde” mesajı iletildi.
Atina’dan gelen kışkırtıcı söylemlerin bıçak gibi kesilmesinin temel gerekçesi bu.
Bunun dışında 5 ülke sayalım:
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Ermenistan ve İsrail…
Çeşitli nedenlerle ikili ilişkilerin kopuk olduğu bu 5 ülke ile aramızın düzeldiği ya da düzelme yolunda ilerlemekte olduğu bir dönemin içinden geçiyoruz.
"İSRAİL'LE NORMALLEŞME FİLİSTİN PAHASINA OLMAZ"
Muhalif çevreler bu normalleşme adımlarına ‘U dönüşü’ diyerek negatif anlamlar yüklemeye çalışsalar da, toplumun geniş kesimlerinde bu açılımların memnuniyetle karşılandığı bir gerçek.
Ona bakarsanız aynı kesimler daha önce de, hükümetin dış politikası yüzünden ‘yapayalnız’ bir ülke olarak kaldık diye propaganda yapıyorlardı.
Burada sorulması gereken soru bu açılımların ‘ne pahasına’ yapıldığı sorusudur.
Yurtdışına yaptığımız seyahatlerde sokaklarda dolaşırken sohbet ettiğimiz sıradan insanlar Türkiye’den geldiğimizi öğrendiklerinde hemen, “Erdogan” diye refleks veriyorlar.
(Yumuşak g başka dillerde pek kullanılmadığı için Erdoğan değil, Erdogan diye telaffuz ediyorlar)
Erdoğan’ı nasıl bilirsiniz diye sorduğumuzda ise iki kelimelik tarifler yapıyorlar:
“Strong man” (güçlü adam), “tough man” (sıkı, çetin adam)...
Son aylarda aynı sözleri New York’ta Central Park’ın önünde ayaküstü lafladığımız bir Amerikalıdan, bir süre sonra da Senegal’in başkenti Dakar’da karşılaştığımız bir Afrikalı işadamından duydum."