HÜKÜMET açılıma karşı çıkanları ''Tabutlar gelmiyor diye üzülüyorlar'' diyerek suçlayacak kadar ileri gidiyor.

İktidarı ellerinde tutanlar, devlet ile kavga edip, ''açılım'' kurnazlığıyla hainleri aramıza salmanının yollarını ararken gerçekleri bile göremiyorlar.

Yaşanan açılım süreci değil, milleti aldatma sürecidir. Gerçekler ortadadır. Anaların gözyaşları nasıl dinecek?

Anaların gözyaşları Türkiye'yi bölerek mi dinecek?

Anaların gözyaşları şehitlere hakaretlerle mi dinecek?

Anaların gözyaşları PKK'lıları afla mı dinecek?

Türkiye, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "İyi şeyler olacak", Erdoğan'ın ''Açılımdan geri dönüş yok''açıklamalarının yapıldığı 2009'un Mart ayından bugüne kadar teröre 55 şehit verdi.

Bazıları gerçekleri görsün diye içim kan ağlayarak o isimleri ve tarihleri yayınlıyorum:

10 Nisan Şırnak: 2 şehit

11 Nisan Şırnak: 2 şehit

15 Nisan Diyarbakır/Dicle: 1 şehit

29 Nisan Diyarbakır/ Lice: 9 şehit

29 Nisan Hakkari/ Şemdinli 1 şehit

5 Mayıs Bitlis: 1 şehit

11 Mayıs Hakkari/Çukurca: 1 Şehit

14 Mayıs Mardin/Nusaybin:1 şehit

25 Mayıs Tunceli: 1 şehit

27 Mayıs Hakkari/ Çukurca: 6 şehit

28 Mayıs Hakkari/Çukurca: 1 şehit

4 Haziran Şırnak: 1 şehit

5 Haziran Hakkari Çukurca: 1 şehit

13 Haziran Hakkari/Yüksekova: 1 şehit

19 Haziran Tunceli: 1 şehit

22 Haziran Hakkari/Şemdinli: 1 şehit

21 Temmuz Şırnak 1 şehit

7 Ağustos İskenderun/Hatay 1 şehit

30 Ağustos Hakkari 4 şehit

8 Eylül Siirt/ Eruh: 7 şehit

8 Eylül Hakkari/Çukurca: 1 şehit

10 Eylül Van/Başkale: 1 şehit

4 Ekim Şırnak/Beytüşşebap: 1 şehit

4 Aralık Mardin/Nusaybin: 1 Şehit

7 Aralık Tokat/Reşadiye: 7 şehit...

SÖZÜN BİTTİĞİ YER...

ŞİMDİ soruyoruz: Bu gelen tabutlar canımızdan bir parça değil mi?

''Kardeşlik projeniz'' atılan taşlar, molotoflar, kurşunlarla mı; yoksa yakılıp- yıkılan dükkanlar, araçlarla, ateşe verilen Seraplarla mı; ya da vurulan, şehit edilen vatan evlatlarıyla mı tesis edilecek?

Bu yaşananlar mı Türkiye'yi mutluluğa, huzura götürecek?

Karakollar basılıyor, askere, polise, sivile taş yağıyor; sokaklar, caddeler, dükkânlar, araçlar, insanlar yakılıyor.

Türk Milleti'nin huzuru baltalanıyor, sabrı sınanıyor ve bunlar yapılırken ''Anaları ağlatmamak'' söylemiyle milletin anasını ağlatanlar; yaşananları nasıl izah ediyor bilmiyorum ama ben artık söyleyecek söz bulamıyorum...

Aslında söz çok da burada yazılamıyor.

Ve bizi yöneten, ya da yönettiklerini zannedenler; yarattıkları bu canavarın, bu utanç verici tezgahın çukurunda "Kürt açılımı" çığlıklarıyla debelenip duruyor.

Yazımı burada kesip ismini yazmayan bir okurumdan gelen şiiri köşeme alıyor ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum...

ŞEHİDİM…AH ŞEHİDİM!…

Dağların eteğinde kol geziyor ihanet

Canlar yüce Mevla'dan fanilere emanet

Türk'e kurşun sıkana lanet, binlerce lanet!...

Hilalin gölgesinde uykuya dal şehidim

Beratın yüce Kur'an, kefenin al şehidim

Dizlerimin dermanı, gözlerimizin feri

Zalimin karşısında görmeliydin neferi

Mübarek al kanınla suladın dört bir yeri

Karanlık dünyamıza ışık oldun şehidim

Göz pınarlarımıza kan-yaş doldun şehidim

Göğüs kafesimizde vatanımız bengisu

Alaca karanlıkta kalleşler kurar pusu

Düşlerimizi yıkar acı barut kokusu

Tarihte ak bir sayfa, gedik açtın şehidim

Fitne, fesat ve şerden, koşup kaçtın şehidim

Melekler ebediyet üfleyince özüne

Semadan harman harman nurlar indi yüzüne

Eğilip bükülmedin, sadık kaldın sözüne

Seninle hüzünlendik, bin kez öldük şehidim

İçimizdeki yası bine böldük şehidim

Posta güvercinleri acı düşürdü öze

Dalgalanan bayrağın sureti düştü göze

Yüksek seciyenizle bu millet çıktı düze

Nice canlar boy verdi toprağında şehidim

Kâinatı seyrettim yaprağında şehidim

Yeri göğü inletti, can yaktı âh ü zârın

Ziyaretgâhı oldu meleklerin mezarın

Gözbebeklerimize değiverdi nazarın

Sen gittin ya kavruldu yüreğimiz şehidim

Ölümünle yıkıldı direğimiz şehidim

Gönül göğünde güneş, belisin yüce dağın

Yıldızlarla donandı, asumanın, otağın

Urbaların kan revan, saçların darmadağın

Gönül bahçelerinde güller soldu şehidim

Toprak senin kanınla vatan oldu şehidim...