Anayasa millet ve devletin uymak zorunda olduğu yasalarla çizilmiş çerçevedir. İki taraftan biri uymazsa anayasanın bir değeri kalmaz. Anayasaya uymayanı denetlemek ve uymaya zorlamak için gücünüz ve kurumlarınız yoksa anayasa yapmanın bir yararı da yok. Toplumsal sözleşme denilmiş anayasa için. Tolumun bireyleri, kurumları ve kurumların toplamı devlet anayasaya uymak zorunda. Uyulmazsa en başta adalet yok olur, karmaşa doğar, herkes kendi adaletinin peşine düşer. Şimdi de durum tam da budur.

Anayasa yapalım tekliflerini hep ciddiye aldım. Her anayasa çalışması, konuşması başladığında toplumda; görüşlerimi yazdım ve paylaştım. Şimdi de öyle yapıyorum.

Parlamenter demokrasi adalete en iyi hizmet eden yönetim biçimidir. Böyle var sayılmış. Kişilerin, ailelerin, sınıfların, dinin, sekülerliğin, askerin yönetimi birçok zamanda görüldü ve yaşandı. Hiç birinin adalete hizmet etmediği, yönetimi ele geçirenin despotlaştığı ve bir daha yetkilerini bırakmamak için her türlü yanlışı savunagelmiştir.

Parlamenter demokrasinin de ülkemizde aksadığı, topalladığı, düğümlenmeye uğradığı zamanlar oldu. Bunun sebebi herkesin demokrasiye inanmıyor olması. Demokrasinin işlemesi için yeterli denetim mekanizmalarının kurulmamış, ya da işletilmiyor oluşudur.

En büyük arıza da siyasi parti yasası, Seçme ve seçilme yasası, kurum ve görevlerin açık-seçik belirlenmemiş olmasıdır.

Siyasi parti kanunu için hazine yardımı meselesine son vermek şart. Asgari ücretliden, küçük esnaftan kesilen vergilerin hazine yardımı olarak seçimlerden önce ve seçimlerden sonra siyasi partilere verilmesi tam bir zulümdür. Seçilip sıfat kazananlar o halkın vergisinden ziftlenerek, köylünün cep telefonu olmasını, evinin önünde otomobilinin bulunmasını yadırgıyor ve kuru ekmek yiyenin aç olmadığı demagojisini yapıyor. Vatandaşı hor görüp onun akılsız olduğunu iddia ediyor. Siyasi partilere hazine yardımı zulümdür. Siyasi partiler kurcuları, üyeleri, oy verenleri aday adayları ve adayları ile seçilmişlerinden alacakları aidatlar ve bağışlarla siyaset yapmalıdır. Hiç oy vermeyeceğim, önünden geçmeyeceğim, hiçbir fikrine ve icraatına katılmayacağım siyasi partilere benim vergimin hazine yardımı olarak verilmesini zulüm olarak algılıyorum.

Seçme ve seçilme meselesinden de iyi anlaşılması gereken konular var. Ben bir vatandaş olarak birini beni temsil et diye seçebilirim. Ama ülkemi yönet diye seçmeyebilirim. Bunun için Halk Temsilcisi olmak için ayrı, ülke yönetmek için ayrı ve bağımsız yargı için de ayrı seçimler yapılmalıdır. Üç meclisli bir parlamenter nizam düşünmek gerek. Yönetimde üç erk var ise bu erklerin her birinin meclisi olmak gerekir. O zaman bu üç erk kendi başlarına özgür, bağımsız ve tarafsız olabilir.

Yasama Meclisi için halk temsilcileri seçilmeli ve görevleri halkın yararına, hayatın daha müreffeh ve rahat yaşanmasına hizmet edecek yasaları yapmakla görevler, sınırlanmalıdır.

İkinci erk icra (yürütme) erki için de ülkeyi kim yönetsin seçimi yapılır. Devlet umuru görmüş vali, emniyet müdürü, üst rütbeli subay, genel müdür, diplomat, dekan ve rektörler ve dengi devlet bürokratları bu yürütme erki meclis üyesi olarak seçime girmeli ve seçilmeli. Devlet hizmetinde bulunmamış insanlar yönetim erki meclisine seçilemezler. Burada alınan oy sayısına göre en çok oy alan devlet başkanı ve onun altındaki görevlendirmeler de alınan oy sayısına göre teşekkül eder. Yönetim Meclisinde yer alacak kişilerin siyasi partisi olamaz ve her birey kendi inancı, siyasi görüşünü muhafaza ederek yürütme görevini yapar. Böylece yürütmeler, hükümetler siyasi görüşle de anılmaz.

Üçüncü erk yargıdır. Bu erkin de meclisi olmalı. Tüm atamaları, görevlendirmeleri, cezalandırma ve ödüllendirmeyi bu meclis yapmalıdır. Ordudaki gibi kendi yasası, teamülü, geleneği ile yargı mensupları hakim savcı ve avukatlar ile diğer yardımcı elemanların eğitimi de bu meclisin alacağı kararlarla gerçekleşmeli. O vakit yargı bağımsız olur ve hükümetin sürgününden, iltifatından bağımsız olur. Bu erk meclisine seçilmek için de 5 yıl devlet görevi yapmış olmak şartı aranmalıdır.