Ana babanın duası makbuldür.

Onların hayır dualarını almaya gayret edilmeli, bedduâlarından da sakınılmalıdır.

Resulullah şöyle buyurmuşlardır:

‘’Makbul olduğunda şüphe bulunmayan üç dua vardır: Babanın çocuğuna duası; misafirin duası; mazlumun duası.’’ (Ebu Davud) ‘’Babanın oğluna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir.’’ (Süyuti) Annenin duası ise, babanınkinden daha tesirlidir. Bu yüzden hadis-i şerifte zikredilme ihtiyacı hissedilmemiştir. Bu durumda anne babaya asi olmanın büyük günahların başında yer alacağı hususunda şüphe yoktur. Nüfey bin Haris (r.a.) şöyle rivayet eder:

Resulullah bir gün:

‘’Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi’’ diye üç defâ sordu.

Biz de; ‘’Evet, ya Resulallah!’’ dedik.

Resul-i Ekrem Efendimiz:

‘’Allâh’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek!’’ buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve; ‘’İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak!’’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükut buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik.’’ (Buhari)

Bazı rivayetlerde, kıyâmet gününde;

‘’Allah Te’ala’nın anne ve babasına itaatsizlik eden kimselerin yüzlerine bakmayacağı haber verilmektedir.’’ Kişi, annebabasına nasıl muamele ederse evlatlarından da aynı muameleyi görür.

Hz. Peygamber:

‘’...Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler...’’

(Hakim) buyurarak, bu hakikate işaret etmiştir. Ebeveynlerine karşı kötülük yapan ve kırıcı davrananların, nihayette kendi evlatları tarafından aynı muâmeleye tabi tutulduğu, çok sık rastlanan ibret manzaralarındandır. Fransız müellif Brayer, Osmanlı toplumunda müşahede ettiği fazalet tablolarını, bazı kıyaslar yaparak şöyle ifade eder: ‘’Osmanlı’da çocuklar, yetişip kemal yaşına geldikleri zaman, anne ve babalarının yanında bulunmakla iftihar ederler. Anne-babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar da aynı şekilde mukabele etmekle bahtiyar olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Maddi menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa ederler. Hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde onları sefalete yakın bir hayat içinde bırakırlar. Kendilerine en çok ihtiyaçları olduğu bir devrede anne ve babalarına karşı adeta yabancılaşırlar."