Maliye Bakanı Türkiye’de çalışanların yarısının asgari ücretten işe başlayıp, aynı ücretle emekli olduğunun tespit edildiğini belirterek, vergi kaçağına dikkat çekmiş.

Maliye Bakanı meseleye vergi kaçağı açısından bakmış, böyle bakmakta haklı da olabilir. Çünkü her insan dikkat alanına göre algılar. Asgari ücretle işe başlayıp, asgari ücretten emekli olması çalışanların, esasında insan haysiyeti açısından, insana saygı açısından çok daha önemli,

Bir insana zeka yetersizliği değişik ifadelerle dile getirilebilir. En kötüsü, asgari ücret ödeyerek söylenmesidir.

Bir otomobil kullanan her sürücü, aracı çalıştırdıktan sonra birinci vites ile yürüyüşü başlatır. Ama aynı vitesle yoluna devam ederse motoru yakacağını bilir. En geç 5 metre sonra vites büyütmez ise motor zorlanır ve araca zarara verir.

İşverenler, çalıştırdıkları kişileri- hiç değilse- bir otomobil gibi düşünmeli ve işçi, işe başladığı anda asgari ücretle başlasa bile, bir yıl sonunda asgari ücretle, yani birinci vitesle yoluna devam etmemeli.

Bazı işler hariç tutulabilir. Şantiye, depo bekçiliği, kapıcılık gibi bilgi ve tecrübe getirmeyen ve gerektirmeyen işlerde asgari ücret uygulaması sürdürülebilir. Ama her gün insanlar bir şey öğrenerek bilgi ve tecrübeleri artıyorsa, bu tür işlerde insanların maaş bordrolarını asgari ücretten göstermeye devam etmek adalete uygun düşmez.

Adalet ülkemde bir kelimeden ibarettir ve hakikati Adliyelerde bile idrak edilemez. Hatta adalet tam da Adliyelerde tecavüze uğrar. Bu yüzden adalet hakikati açısından değil ama insana saygı açısından asgari ücretin ne kadar incitici olduğunu anlatmaya çalışalım.

Eğer insana saygınız varsa, onlara tebessümle bakmanız, gözlerinin içine bakmanız, dostça bakmanız, yüceltici, gönül alıcı tabirlerle hitap etmeniz gerekir.

Evde, sokakta, iş hayatınızda birlikte yaşamaya mahkum olunan insanlara dostça bakar, dostça hitap ederseniz, çoğunluk tarafından sevilmeyi garantilemiş olursunuz. Buna iyi ilişkiler kurmak, sağlıklı münasebetler geliştirmek de denebilir. Ama bütün bunlar sizin, insana saygılı olduğunuzu anlatmaya yetmeyebilir. Kimi insanlar bu dünyada işveren sıfatını taşırlar. Sermayeleri vardır, imalat, sanayi, hizmet, ticaret alanlarında şirket sahibidirler. Şirketlerinde de tek başlarına olamazlar, kimi insanlar, bu insanların şirketlerinde ücretleri karşılığında değer üretirler. Burada bile kimim kime saygılı olması gerektiği uzun tartışmalara gebedir. Ülkemde çalışanlar işverene saygılı olmak zorundadır. Güya o kişi çalışanlara ekmek vermektedir, rızık vermektedir. ‘Veren el alan elden üstün’ olduğu için işçi işverene saygılıdır. Peki hakikatte işveren ekmek veriyor ama çalışan da emek vermiyor mu? Çalışan, işverenin katma değerine katkıda bulunmuyor mu? Veren el sadece işveren m? İşçi de veren değil mi? O zaman karşılıklı verenlik varsa iki taraf da birbirine saygılı olmalı.

Bir insanı eğitimi ne olursa olsun asgari ücretten işe başlatıyorlar. Yaşı kaç olursa olsun, meslekteki kıdemi ne olursa olsun, işveren için fark etmiyor. Bu bir yanlış. Ama yeniliryutulur belki. Asıl kabul edilmesi zor olan, bu insanların yıllar yıllar sonra emekli olmaları tarihi geldiğinde bile yine asgari ücretten gösterilmeye devam edilmiş olmasıdır.

Bir çalışanın geri zekalı olduğunu, yıllar yılı mesleğinde kendini geliştirmediğini, geliştiremediğini iddia etmektir. Çalışana geri zekealı, yeteneksiz demektir. Demektir ama, böyle bir kişiyi yıllarca çalıştırmaya devam eden işadamına, işverene hangi sıfat verilebileceği açıktır.

İşadamlarımız,işverenlerimiz artık kendilerine bir çeki-düzen vermelidir. Zaten Maliye Bakanlığı bu işe el atmış, yakında kanun zoruyla bu işe belirli ilkeler getirecektir. Ama her şeyi zor karşısında yapmak insana yakışmaz.

Bordrolara belli ilkeler rehberlik etmeli. 1994 tarihli İstanbul baskılı Basın İtibarını Arıyor adlı çalışmada bu ilkeler anlatılmıştı.

Herhangi bir işyeri, işe adam alırken, yaş sınırı, eğitim düzeyi, mesleki kıdem belirleyebilir. İşe alışta temel ücret de belirleyebilir. Eğitimi lise, mesleki kıdemi sıfır olan bir işçi, işe asgari ücretten başlatılabilir. Birinci yıl sonunda bu kişinin maaşına paranın yıllık değer kaybı kadar ilave yapılmalı. İkinci olarak, hayat şartlarını iyileştirme payı ilave edilmelidir. Çalışmaya ara vermeyen bir insanın hayat şartları her zaman daha iyiye gitmelidir. Bu kişinin maaşına meslekte kıdem için 5 lira, işyeri kıdemi için de 5 lira ilave edilmelidir. 5 lira temsili bir rakamdır. Bunu işveren arzu ettiği şekilde vermelidir, ama vermelidir.

Çalışanın evlenmesi, çocuğu olması, eğitimini yükseltmesi durumunda da bu sebeplerle maaşına bir katkı yapılmalıdır. En önemlisi bu kazanımlar bordroda gösterilmelidir.

Kanun gelecekte işverene şöyle bir zorlayıcı kural koyabilir. Asgari ücret bordroları çalışanın birinci yılından sonra kabul edilmez.