Yazımın başlığı yeni değil.

Yıllar önce yine anlı şanlı kulüplerimiz Avrupa'da döküldüğünde büyük bir gazetenin manşetiydi.

Yıllar sonra gördüğünüz gibi değişen bir şey yok! Aynı başlık yine geçerli!

Bizim büyük (!) kulüplerimizin hala Avrupa'da adı okunmuyor.

Son olarak Galatasaray da Rangers gibi bir sıra takımına elenince tamam olduk!

Kendimiz ettik, kendimiz bulduk!

Oysa ki;

- En büyük kulüpler bizde!

- En önemli hocalar da bizde! Kimi imparator, kimi sihirbaz, kimi büyük usta!

- En pahalı transferleri biz yapıyoruz!

- Federasyonumuzda öyle bütçe var ki; para saçıyor!

- Yöneticilerimize toz kondurtmuyoruz!

Sonra da;

- En küçük kulüplere bile eleniyoruz.

- Bizim imparatorlar imparatorluklarını ilan ettiğinde futbol oynayanlar şimdi teknik direktör olmuşlar; imparatorlarımızı yerle bir ediyorlar!

- Daha çok kendi keşfettikleri gençlerle ve bizim bütçelerin çok altında harcamalarla kurulan takımlarla bizimkilere sahaları dar ediyorlar!

- Federasyonları sessiz, sakin, planlı bir şekilde çalışıp, kurallarından taviz vermeden çalışıyor.

- Kulüp yöneticileri reklam peşinde koşup, medyada boy göstermiyor.

- Ve hep hüsrana uğrayan biz oluyoruz.

Evet... Futbolda baştan aşağı her şeyimiz yanlış.

Her eşleşmede kendimizi dev aynasında görüp, turu rahat geçeriz diye kendi kendimize hava atıyoruz; sonra da boyumuzun ölçüsünü alıp, eve dönüyoruz.

Çocuktum; bu böyleydi.

Gençtim; durum değişmedi.

Orta yaşı geçtim; aynı tas aynı hamam.

Ne milli takım düzeyinde varız Avrupa'da, ne de kulüplerde.

Tek tük tesadüfi başarılarla teselli buluyoruz sadece.

Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Fenerbahçe...

Tek tek bakınca ne kadar büyükler değil mi?

Ama Avrupa arenasında yine yoklar işte... Hem de daha eleme turlarında veda ettiler.

O zaman... 40 yıl önce olduğu gibi yine aynı başlık:

Avrupa neyimize, dönelim evimize...