ULU Önder Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordu birliklerinin dünyayı şaşırtan cesaret ve kahramanlıklarının sergilendiği Çanakkale Savaşları, Türk'ün ateşle imtihanıdır. Çanakkale zaferini kazanarak, vatanı ve bayrağı için şehit olan kahraman Mehmetçikleri minnet ve şükranla anıyoruz. Aziz ruhları şad olsun.

Gel gör ki kanla-irfanla yazılan bu zafere, bugün gölge düşürülecek uygulamalar yaşanıyor. ''Çanakkale geçilmez'' diye belleklere kazılan durum başka yollarla siliniyor.

Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı bölümü olarak bilinir. Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır.

1. Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce, 1911-1912 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika topraklarını İtalya'ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan hezimeti ise, Rumeli'deki son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür. Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarınca siyasi yalnızlığımızın tabii bir sonucu olarak değerlendirilmiştir.

Dolayısıyla 1. Dünya Savaşı'na rastlayan günlerde Osmanlı devleti yalnızlıktan ve emniyetsizlikten kurtulmanın yollarını ararken, Balkan Savaşı'nın kötü hatıralarının tesiri altında kalan her iki blok da Türk ittifakını küçümsemişler ve bu ittifakın kendileri için bir yük olmasından endişe etmişlerdi.

MUSTAFA KEMAL'İN DEHASI

GERÇEĞİ bir kez daha hatırlayalım: Mustafa Kemal, ''Devlet harbe girmişken ben Sofya'da sefarette rahat salon hayatı yaşayamazdım''' diyerek görev istemiş ve savaşa katılmıştır. Çanakkale Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasında bir asker olarak Mustafa Kemal'in stratejik dehası herkes tarafindan kabul edilmektedir.

Conkbayırı, Arıburnu ve Anafartalar muharebelerinde savaşın kaderinde belirleyici olan başarıların gösterilmesinde Mustafa Kemal'in askeri dehası olmasaydı Türkiye'nin kaderi değişebilirdi. Bu tümceden olmak üzere Çanakkale Destanı Mustafa Kemal'siz düşünülemez ve yazılamaz. Yazanlar da emperyalizmin uğursuz oltasına takılan, milli olmayan unsurlardır.

BOMBASIRTI OLAYI

MUSTAFA Kemal, Çanakkale Savaşları'nda ''Bombasırtı Olayı''nın (14 Mayıs 1915) başlıbaşına bir tarih olduğunu vurgular. Atatürk Nutuk'ta Bombasırtı Olayı'nı şöyle anlatıyor: ''Çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok... Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, Cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."

Çanakkale muharebelerinde savaşın kaderini belirleyen Mustafa Kemal; Türk ulusunun işgalci güçlere karşı birkaç yıl sonra vereceği Milli Mücadele'de de; vazgeçilmez ve mutlak bir rol ve sorumluluk üstlenerek ulusumuzu esaretten kurtarmış ve Türkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş gerçeklere uygun olarak yeniden kurmuştur.

BU MİLLET ESİR OLMAZ

MÜSTEVLİLER bu işgalleri sürdürürken, dahilde bazı Kürtler, Ermeniler ve Karadeniz Bölgesi'ndeki Pontuslu Rumlar da isyana başlamış, ayrıca padişaha bağlılıklarını ifade eden bir kısım çete ve eşkıya isyanları, milli güçleri zor durumda bırakmıştır. O zamanki manzara şimdi de yaşanmıyor mu?

İşte Türk Milletinin bu en karanlık günlerinde halk, bütün zorluklara, kıtlıklara ve her şeyin kaybedilmiş olmasına rağmen bu teslimiyeti kabul etmemiş, kalan vatan toprağının her bölgesinde düşmana karşı Kuvay-ı Milliye harekatını başlatmıştır. Tıpkı atalarının sekiz asır önce üstün haçlı kuvvetleri karşısında yaptığı destani mücadele ile Anadolu'yu terk etmedikleri gibi, torunları da vatanı bütün olumsuzluklara rağmen terk etmeyeceklerini bütün dünyaya göstermişlerdir. Mustafa Kemal Paşa, vatanın her yerinde başlayan münferit kurtuluş hareketlerini organize edip, düşmana her cephede, bir kumanda altında oluşturulacak milli kuvvetlerle topyekûn karşı koymak üzere Samsun'a çıkmıştır.

Ulu Önder Atatürk, ''Türk çocukları ecdadını tanıdıkça, ona sahip çıktıkça, yine çok büyük işler yapacaktır. Medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi parlayacak ve tarih sayfalarına yine Türk adını yazacaktır'' diyor.

Bu sözlere katılmamak mümkün mü? Doğru da, içimizdeki hainleri de çok iyi tanımak gerekiyor.