Çağ kapatıp, çağ açan fetih sonrasında, kılıç hakkı olarak Ayasofya Camii’nde ilk Cuma namazını kılan Fatih Sultan Mehmet Han, vakfiyesinin sonunda “Eğer bu vakfiyeye uygun hareket edilmezse Allah'ın, peygamberlerin, meleklerin laneti üzerine olsun' şeklinde bedduası vardır.

Müzeye döndürülmesi ile Türk Milletinin kıskaca girmesi, Ayasofya’nın hüzünlenmesi, haçlıların kendisini kudretli görünüp buyurganlığa bürünmesi acıdır aslında. Neyse efendim. Ayasofya aslına döndü ne diye “beddua” kısmı söylenip duruluyor Atatürk’e dil uzatılıyor deniliyor.

Konuşmayı hazırlayanların beynini okuyamam ama şahsen ben Atatürk’e beddua olarak hiç algılamadım. Bir kere namaz kılınan yerin de müzeye dönüşmesi diye Atatürk’ün bir düşüncesi olmadığını biliyorum. Atatürk mührünün sadece tek ve bu evrakta kullanılması, evraktaki yanlışlıklar ‘acaba’ dedirtiyor.

Diğer yandan bu kararı şuurla Atatürk aldıysa “insandır hata yapar, kan girdabından bir milleti sağ salim çıkardı, dönemin öyle şartı vardı” diye düşünmek icap eder. Bir diğer mevzu, sahte evrakla müze kararı çıksa da Atatürk vefat etmeden önce müze olarak kullanılmadığını biliyoruz. Niye? Restore hikaye biraz. İş gelip yine İnönü’ye dayanıyor ama tarih böyle. Tam da burada Atamızın “babaları sağken İnönü’nün çocuklarının eğitim masraflarının karşılanması” gibi adeta kendinden sonraya işaret ettiği vasiyetini hep şüpheli bulurum mesela.

Yani, Ayasofya müze olsun kararının 2. Nüshası imzalatılıp, Atatürk’ün vefatından sonra ilk kısmını eklendiği gibi mevzu anlatılır. Bu Atamızı korumak adına mı, gerçek midir araştırılmalı. Neyse efendim, Ayasofya Cami olarak aslına döndü. Her şey yolundaysa ne diye sürekli “lanet” tekrarlanıp duruyor denilebilir.

Şundan dolayı efendim. Fatih sonrasında vakıfname törenle yılda bir kez açılıp okunur, şartlara uyulup uyulmadığı kontrol edilirdi. Vakfiye denilince mevzu sadece Ayasofya cami değil elbette. Fatih’in tüm vakıflarının vakfiyesidir. İçinde çeşitli camilerin, imarethane, şifahanelerin gelir gider kayıtları vardır. Muhtemeldir ki, Ayasofya’da hutbede o gelenek devam ettiriliyor. Beddua bölümü okunuyor. Bunu kimsenin üzerine alınmasına gerek yok. Fatih’in vakfiyesindeki en önemli kısım elbette Ayasofya Cami. Türk Milletinin bağımsızlığının sembolü sadece Albayrağımız ve İstiklal Marşımız değil ki? İçinde Ayasofya’nın cami hüviyeti de var mesela. Milletimizin hasletlerini gururla taşımakta. Beddua kısmına alınmaya gerek yok.

Bilmeyenlere hatırlatma ve bir geleneğin devamı. Alınacak olan da camiyi müzeye çevirmesin. Çevirirse de bedduaya razı olsun. Tekrar müze olur mu? Allah korusun, neden olmasın. Pontus haritası önünde sırıtarak poz verenler iktidar olursa, müze değil kilise bile olur. Onca cami var, burası da kilise olsun, deyiverirler.