Miniciktİ…
İlk geldiğinde.
Sarkık kulakları, zekâ dolu, kocaman gözleri,
Mini mini patileri, ipeksi kahverengi tüyleri vardı.
Bulduğu her şeyi anında kemiren sevimliden öte dişleri,
Gözleri ve de hoplayıp zıplaması,
Yaramaz serseri bir kuçu kuçu olacağının ipuçlarını veriyordu.
Birden hayatımıza girdi.
Kızım Bürçe, okul arkadaşı Furkan ile birlikte,
İnternette bir kampanya düzenlediler;
“Kimsesiz köpeklere mama kampanyası”.
Topladıkları 1500 TL para ile satın aldıkları mamaları,
Arabalarının arkasına doldurup barınağa bıraktılar.
Oradaki zavallı hayvanları mutlu ettiler.
Sonrasında hemen yan tarafta ki bir PET Shop’un camından bakan,
Küçük bir yavru dikkatlerini çekti.
O mini mini dişi yavru bir Golden’dı.
Bürçe onu kucağına aldığında, ellerini yalaması,
Annesini arar gibi koynuna sığınması,
Ve de karındaki oradaki yavru arkadaşlarının yaptığı minik bir yara
Her şeyi bitirdi.
Kale içten fethedilmişti.
Akşam evde bir misafirimiz vardı.
Adını;”BADEM” koyduk.

Her şeyi kemiren, yerinde duramayan, ne bulursa yiyen
Bir badem.
Aslında bademden öte haylaz minik sevimli bir canavardı.
Evde hayvan beslenmesine pek rıza göstermeme rağmen,
Evlat hatırı dedik, sineye çektik.
Ama badem beni de evi de adeta esir aldı.
Kucaktan kucağa geziyor,
Bir dediği iki edilmiyor,
Sevimliliği ile sadece bizim evin değil,
Tüm mahallenin,
Hatta gittiğimiz yazlığın sevgilisi olmuştu.
Sevgi manyağı türünde bir yapısı vardı.
Asla kimseye hırlamayan, sevilmek için anında yere yatan bir köpek.
Sabahları sevmek için insanlar sıraya giriyordu,
Devrim, Aybar, Levent, Himmet, Zafer, İsmet Ağabeyleri,
Neslihan, İrem, Buse, Damla, Dilara, Rabia, Sıdıka Ablaları.
Hep yakınında sevmek için sıradaydı.
11 aylıktı. Normal şartlarda daha en az 14 yıl yaşam süresi vardı.
Çok ta güzel bir yaşamı vardı.
Ama maalesef çok ama çok acı bu mutlu yaşam,
Mutlu sonla bitmedi.
Badem’in bir gün ateşi çıktı. Yemeden içmeden kesildi.
O ateş hiç düşmeyince soluğu veteriner, Evrim, Selin ve de Abdullah doktorlarımızın yanında aldık.
Antibiyotik uygulandı,
Serumlar verildi, vitamin takviyeleri yapıldı özetle yapılmamış şey kalmadı.
Ama bademin ateşi bir türlü düşmedi.
Ayrıca kafa sallamaları ile gelen bilinçsiz hareketler bizi korkuttu.

Soluğu İzmir’de bir hayvan hastanesinde aldık.
Central Animal isimli bir hastane.
Köpekler için tam teşekküllü bir tedavi kompleksi.
Uzman doktorunda, her branşta köpek doktorları, veterinerleri orada.
Badem’in başına toplandılar…
Doruk, Büşra, Emrah ve de Buse Hocaları.
Hemen acil ünitesinde bakıma alındı.
Her türlü kan tahlilleri yapıldı. Hastalık araştırmaları yapıldı.
Emarlar, ultrasonlar, röntgenler çekildi, tedavisine başlandı.
Badem üç gün içinde ayağa kalktı.
Yine eskisi gibi serserilik yapmaya, kendisini sevdirmeye başladı.
Adeta hastanenin maskotu oldu.
Çok ümitlenmiştik. Badem kurtuluşa doğru adımlar atıyordu.
Ama 7. Günde saat,13.30’da o acı haber geldi.
Arayan doktoru Emrah Hocaydı;
“Bademi maalesef kaybettik”.
Pika sendromu dediler beyinsel bir şey dediler ama teşhis tam yapılamamıştı.
Ve aileyi kara bir pus kapladı.
Gözyaşları sel oldu.
Badem artık yoktu, 15 yıllık ömrünün sadece 11 ayını yaşayabilmişti.
Evimizden bir cenaze çıktı.
Hem de hepimizi yasa boğan bize derin bir acı bırakan bir cenaze.
Buları niçin yazdım?
Evinize badem gibi bir yoldaş aldığınızda,
Onun sadece bir köpek olmadığını, evin bir ferdi, üyesi, can yoldasi, serserisi,
Kardeşi her şeyi olduğunu da göz önüne almak gerekir.
Onlar bir süs hayvanı değil evin bir ferdidir

Biz hayvan hastanelerinin, veterinerlerini yerini yurdunu ne iş yaptıklarını bile bilmiyorduk.
Ama bu hasta bademlerle yatıp kalkan onların acılarını gözyaşları ile paylaşan,
Emrah veteriner gibilerini de gördük tanıdık mutlu olduk.
Güle güle BADEM.
Melek olarak kanatlanıp cennete uçtun.