Biz Türkler hem Asya’yız, hem Avrupa, hem de Ortadoğu. Coğrafi konumumuzun bulunduğu kültür ve maneviyat zengin ve köklüdür.

Doğunun manevi zenginliği, insan anlayışı ile Batının maddiyat arasında köprü kuracak bizden daha münasip bir millet yoktur.

Kabul görmediğimiz haçlı kafalı Avrupa’nın kapısından içeri girmeyi bekleyeceğimize, Asyalı tarafından kıvanç duyulan, tarihi manevi zenginliklerimizle, maddiyatı en iyi becerilerle insani ezmek, sömürmek için değil, insanın yükselmesi saadet kardeşlik ve huzura kavuşması için kullanılan bir millet olmalıyız.

Yüzyıllar boyunca olabildiğimiz gibi.

Son zamanlarda batının içine düştüğü manevi bunalım, dış davranışlarına tekrar yansımaya başlamış, sahte medeniyet kisvesi altında “Birleşmiş Milletler” “İnsan Hakları” Batının sadece kendi çirkin emelleri ve çıkarları için kullandığı örtü ve maskelerinden ibaret. Önyargılı, hakkaniyetle bağdaşmayan hep iki yüzlü.

Avrupa’nın ahlakında önemli olan para kazanmak, nasıl kazanıldığı değil. Bu maksada ulaşmak için her yolun mübahlığı şeklinde pragmatist düşünce.

Kendilerinden daha az güçlü olanların siyasi ve ekonomilerine zarar vererek, egemenliği altına almayı alışkanlık haline getirdikleri maskelerinin ifşa olması,

Batının bu maskesi, Doğu halkının güçlenmesi sonucu ve maddiyatlarının kesilmesiyle, düşmeye başlamıştır.

Batının korkusu, Türk İslam Ülkelerinin, Asya’nın yüzyıllar önce olduğu duruma gelme kuşkusudur.

Türkiye her alanda örnek bir ülkedir.

Türkiye Batıda olsun, Doğuda olsun insanlık örneği bir ülkedir.

Nerede bir mazlum millet haksızlığa uğruyorsa orada Türk’ü, mazlumlara karşı barış kurulması için çalışan, arabuluculuk yapan, her şartta yardımda bulunup yalnız bırakmayan, uluslararası ortamda ve örgütlerin barışçıl sesini duyuran, insanlığa davet eden, adaletli olmayı öneren, ülkeler arasında en faal ve yardımsever olarak görür.

Dünya düzeninde yerini almaya devam eden, en son olarak kibirli Avrupa’ya ve diğer ülkelere Kovid-19 nedeniyle en fazla maske, sağlığa uygunluk malzemesi bağışlayan, gönlü geniş bir ülkedir.

Türkiye Haysiyetli, vicdanlı, vatansever bir millettir. Avrupa’nın rahatsızlığı türkün dili, kültürü, şerefi geleceği kurtaracak alması.

Atalarımızın, binlerce yıllık Asya ve sonrası üç kıtayı barıştıracak zenginlik ve derinlikteki kültürümüzden koca bir gönül, insanlığı ezmek için değil maddi ve manevi refah anlayışını ve insan sevgisini dünyanın refahı için kullanacağımızdan kaygı duyarak, gücümüzü maskeliyorlar.

Kendi emelleri için barış ve kardeşlik duygularımıza engel olmaya, insan hakları demokrasi örtü ve maskeleriyle perdelemeye çalışırlar.

Avrupa ülkelerinin pazar olarak gördüğü ülkemiz, teknolojik gelişmemizle pazar paylarını kaybetmelerinden rahatsız olurlar.

Ülkenin zengin kaynaklarının sömürülmesine izin vermediğimizden rahatsızlık duyarlar.

Türkiye’nin kendi problemlerinde çözümün ilk kaynağı kendisi olarak, problemlerini kendisi çözüyor olması da kendilerine kaygı verir.

Soylu davranış ve derin kültürel birikimimizle, yeni Türkiye’ye gıptayla bakılan, Ortadoğu’nun ve Kafkasların saygınlık harikası olarak, ekonomi, bilim ve teknolojide en ön safta yenilikleri kendine, hem de geçmişinde olduğu gibi insanlığa hayırlı olacak şekilde, Türk milletinin çalışkanlık ruhuyla başaracağından rahatsızlar.

Türk genci hem kendi tarihini, kültürünü, dilini, edebiyatının yanında, hem de dış dünyayı, tekniğini bilerek,

Türk Ülkeleri, İslam dünyası ile arasına kendi iradesi dışında konulan nifakları, aşılanan birbirlerini hor görme, düşmanlık duygularını yıkarak, bu ülkeler arasındaki, eğitim, kültür, bilim dayanışmasının gerçekleştirmesinden,

Yeni Doğu Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Asya ülkeleri hatta Afrika ve Güney Amerika ile yepyeni ilişkiler kurularak, var olan ilişkiler geliştirilerek, eski dostlarımızla düşman olamayız anlayışıyla, ekonomik ve teknolojik güç birliği yapacağımızdan rahatsızlar.

Her kavim bizim insanlık ve becerilerimize imrenecek, bizden her konuda örnek alacaktır.

Asya Ülkeleriyle sıkı kültürel, eğitim, teknik, ticaret ilişkileri kurarak siyasal emeller gütmeden, aramızdaki kardeşliği pekiştirerek, Devletlerarasındaki gümrük, pasaport, vize engelleri en kısa zamanda kaldırarak, güçlü bir Türk dünyası oluşturarak, ortak Türkçeyi dünyanın kardeşlik ve insan sevgi dili yapacağımızdan rahatsızlar.

Türkler olarak, yalnız bilim ve tekniği değil, atalarımızın devrinde olduğu gibi, insanlığı da tüm devletlere öğretmemizden rahatsızlar.

Bu rahatsızlıklarını, “insan hakları, demokrasi, düşünceye saygı” yalanlarıyla perdeliyor olsalar da, bu yalanlarının inandırıcılığının kalmadığını, örtünün aralanıp maskelerinin düştüğünün kendileri de farkındalar.

 Türklerin Karakteristik Özelliklerini onlarda çok iyi biliyor.

Bu aldatmalara karşı, ekonomi, teknoloji, tarihimizi ve kültürümüzü yeniden ayağa kaldırıp canlandırarak, dünya mirası Selçuklu ve Osmanlı eserlerini dünyanın görmesini, ülkemize misafir olarak gelenlere Türk konukseverliğini, insani değer saygısını, geleneksel yaşam tarzını, asaletli, merhametli insanlarımızla tanıştırmalıyız.

Yeniden canlanan gelenek ve yaşam tarzımıza özenerek kendi ülkelerine gitmelerini, kültür ve tarihimizin zenginliğini ve yaşam tarzımızın saygınlığını, tüm dünyaya yayılmasını sağlamalıyız.

Avrupa’nın, maskesi düşmüş gerçek yüzünü görüp, niyetlerini iyi anlayarak, hep bitkilikte hayalimizdeki geleceğe umutla bakan,

Tüm umutların yeşerdiği bu günlerde, güçlü sözü dinlenen, adaletle yaklaşan, her kesimin umudu olan, mazlumların Türkler olduğu için üzülmeyeceği, zulme uğramayacağı, herkesin ortak paylaşıp mutlu olacağı,

Tüm mazlumların Türk’ün gücünü arkasındaki hissettiği, Türkiye liderliğinde bir dünya oluşturalım.