Dünyanın son üç yüzyılında en genç profesör olma rekorunu 26 yaşında kırdı, uluslararası alanda birçok formüle imza attı, bilim çevrelerince dahi olarak nitelendirildi. İki kez “Nobel Ödülü”ne aday gösterildi. ‘Uluslararası Seçkin Bilimci’ ödülü sahibi, eğitim dilinin Türkçe olması için ciddi çalışmaları olan bir Türk bilim adamından bahsediyoruz. Oktay Sinanoğlu’dan…

Merhum Prof. Dr. Sinanoğlu Konya (1995) konferansında, Batılılarla Türkiye’nin karşılaştırmasını yaparken bugünümüze de ışık tutan tarihi bir takım tespitlerde bulunmuştu.

Batı Dünyasının tarihinde birçok katliam bulunduğunu ve şimdi de Bosna’da, Çeçenistan’da aynı şeyi yaptıklarını söyleyen Sinanoğlu, “Dil Medeniyet ve Kültür” konulu konferansında toplumların yapılarına da değinerek “İnsan ilişkileri Türkiye’de daha iyi durumda”  demişti.

ABD’nin içten içe çökmeye başladığını belirten Prof. Dr. Sinanoğlu, “Amerika’da aile sevgisi, ahlaki değerler, komşuluk ilişkileri ve diğer toplumsal değerler yok olmuş durumda. 

Toplumun benliğine hiçbir değer olmadığı için çöküntüye gidiyor. Ama bizim insanımızda değerler kendini korumaktadır ve insanımızın gözüne baktığınız zaman sevgi ve şefkat görürsünüz.

Önemli olan bu değerlerimizi kaybetmeden yetişen neslimize aşılayarak toplumsal yaşantımızı sürdürmektir.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Sinanoğlu, “Bizim insanlarımızın gözlerinde yüzlerinde sevgi ve şefkat vardır. Ama Amerikan gençlerinin gözleri sanki katil gibi bakar. Çünkü içlerinde hiçbir şey yoktur ki yüzlerine yansısın.” tespitinde de bulunmuştu. 

Bilim ve teknolojide ilerlemek için matematiğe, bilime ve en önemlisi gönüle önem verilmesi gerektiğini kaydeden Sinanoğlu, konuşmasının devamında:

“Amerika matematik ve bilim ileriye gitmiş bir ülke olmasına rağmen gönüle önem vermediği için toplumsal sıkıntılar çekmektedir. İnsanların genişlemesi için tarih, kültür, töre, geçmiş, dil, örf, adet, yani gönüle önem vermesi gerekir. 
Türkiye’de kültürünü kendi gençlerine öğretmeyen üniversiteden mezun olan ve halen devam eden öğrenciler yılbaşında hindi keser duruma ve Hristiyanlara ait kiliselere gider duruma gelmiştir. 

Bu yüzden Türkiye’nin dil medeniyet ve kültürüne sahip çıkması gerekir.
Şimdi harekete geçme zamanı gelmiştir. Bugünkü savaş yalnız askeri değildir. Şimdiki savaş kültür savaşıdır. 
Bizim savaşımız kültür ile olacaktır. Bu savaşı kazandığımız takdirde bilim ve teknoloji de istediğimiz yere ulaşabiliriz. 

Şimdi biz tüm düşmanlarımıza rağmen, içimizdeki hainlere rağmen dünyaya layık olduğumuz yere geleceğiz. 
Biz bunu aklımız, örf ve adetlerimiz ve kültürümüze sahip çıkarak yapacağız.” ifadelerini kullandı.

ONLAR BİZDEN ÇEKİNSİN

İki üstün güç olarak bilinen Amerika ile Rusya’nın ahlaken çöktüklerini ve bu çöküntünün bütün sosyal tabakalara sirayet ettiğini belirten Sinanoğlu, bu devletin kartondan kuleler olduklarını ve er geç yıkılarak tarih sahnesinden silineceklerini dile getirir.

Amerika’ya tahsile giden Türk öğrencilerin ziyan olduğunu uyuşturucu bataklığına saplanarak intihar noktasına geldiklerini örneklerle anlatan Prof. Dr. Sinanoğlu, Amerika ve Rusya’dan korkmamak gerektiğini belirterek, “Biz onlardan değil. Onlar bizden korksun. Bizde iman gibi bir kuvvet olduktan sonra nerde bir Türk lafı geçti mi, dünya saygı ile eğilmeli. Batıyı bir zamanlar olduğu gibi şimdi de Türkler kurtaracak” öngörüsünde de bulunur.
Sinanoğlu tam 26 yıl önceki Konya konuşmasında şu görüşleri dile getirmişti:

“Dünyada bir zamanlar bir Amerika bir de Rusya vardı. Şu anda Rusya’nın çok korkunç bir buhran geçirdiğini şahit oluyoruz. Orada sokağa çıkmak mümkün değilmiş. Eşkıyalar haraç kesenler varmış. Amerikan toplumunda ise son 20 yıldır ruhsal bir çöküntü var. Bunları biliyoruz. Çok ilginçtir, Amerika küçük paralarında ‘Tanrıya itimat ederiz’ yazar. 
Bu bizde olsa önce yabancılar, sonra bizim laikler kıyameti koparır, yobazlaşıyoruz derler. Ben bunca yıldır, görüyorum. 
Bir dünyadaki haçlılar, bir de bizim ülkedeki laik geçinenlerden başka yobaz görmedim. Olmaz da. Onların tanrısı paradır.

Herkes dolarla iş görüyor. Amerika çöktü diyoruz. Ama gençlerimiz zorla oraya eğitime gönderiliyor. Beni de zamanında göndermişlerdi oraya. Dedim ben gitmem. Bir müddet inat ettim, sonra kendi kendime oraya gideyim de oradan Türkiye’ye hizmet edeyim dedim. Ama bugün benim geldiğim nokta Allah’ın bana bir lütfudur. Oradaki bizim gençlerimiz ziyan olmuştur. Ya uyuşturucuya, ya değişik kötülüklere ya da intiharlara varan noktalara gelmişlerdir.
Amerika’nın aslanlığı falan kalmamış, dişleri dökülmüş durumda, bazen bir kalan dişlerini gösterip ”ben hala varım” diyor, âmâ öyle değil. 

Birisi çıkıyor Türkler aptaldır diyor. Esas aptal yukarıdakiler. Tepedekiler dışarıdan her gelenin, en küçük isteğini hemen yerine getiriyor.

İnanın o Amerika’dan gelen bize emir yağdıranlar benim Amerika’daki büroma sekreterim dahi sokmaz. İçeriye dahi giremez. Niye onlardan çekiniyoruz."

Biz Türk’üz onlar bizden çekinsin.