Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı ‘’Bayram’’ dedi, yalın ayaklı
Adam ‘’Bayram’’ dedi, tam
ağlamaklı...


Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç bela ağzından bir ‘’off! ‘’
kurtuldu


Oğlu ‘’Bayram’’ dedi, sırtı yamalı
Adam ‘’he ya’’ dedi, gözü kapalı...
Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun
yok


Avrat ‘’Bayram’’ dedi, eğdi başını
Adam ‘’evet’’ dedi, sıktı dişini...
Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara
Takvim ‘’Bayram’’ dedi, silindi yazı
Adam ‘’öyle’’ dedi, bağrında sızı...
Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta
Yer-gök ‘’Bayram’’ dedi, ağzını açtı
Adam ‘’Bayram’’ dedi, evinden
kaçtı!..


İsyanlı Sükut:
Gitmişti makama arz-ı hal için
Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
Şey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi
sapsarı...


Bir baktı konağa alttan yukarı
Vay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
‘Say’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur
yaş


Sandım can evime döktüler ateş
Sordum; ‘memleketin neresi
gardaş..’


‘Köy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
‘Oyyy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.


Abdurrahim Karakoç