TARİH 12 Mayıs 1989'di ve yer Berlin'in kuzey batısında bulunan Wittenau semtinde aşırı sağcıların yoğun yaşadığı Maerkischen Viertel bölgesiydi. Katil "Yabancılar dışarı.. Almanya, Almanlarındır" diye bağırıyordu. 2 yaşında bir oğlu olan Ufuk Şahin de 24 yaşındaydı. Orada uğradığı bıçaklı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Kan kaybından ölen Ufuk'un son sözleri ise "Ben de bir insanım" oldu.

19 Mayıs'ta olay yerinde bin beş yüz bir gün sonra kentin başka bir yerinde 10 bin kişi Ufuk Şahin için eylem yaptı, acıyı paylaştı. Ancak bu ırkçı cinayetle ilgili yapılan soruşturmada ırkçı bir motif bulunamadı. Andrea Sch. isimli bu kişi anlık öfke patlaması gibi manidar bir savunmayla 5 yıla mahkum oldu. Ardından da serbest kaldı. 

Bu vahim durum, kimilerine göre bizim geçmiş mektuplarımızda da dile getirdiğimiz kurumsal bir ırkçılıktı. Ufuk Şahin'in babası "Bu acıyı kimse unutmayacak" dese de bugüne kadar hiçbir kamusal alanda Ufuk Şahin anılmadı ve hatırlanmadı. Irkçılıkla mücadele veren sivil toplum örgütlerine mensup Almanlar, Ufuk Şahin'in ailesi, Alman komşuları ve arkadaşları hariçti. Devlet unutsa da onu unutmayanlar vardı. 

Ufuk bu gün yaşasaydı 54 yaşında olacaktı. Evlat, arkadaş, komşu acısı ve dahi insanlık adına utanç verecek bir olayla hayatını kaybeden masum bir insanın acısı bir kez daha yürekleri dağladı. Aradan geçen 30 yıla rağmen kor gibi içten içe yanmaya devam ediyordu. Onu anısını yaşatan aralarında Sol Parti Eyalet milletvekilleri Katina Schubert ve Hakan Taş ile birlikte yüz kadar duyarlı insan, saflığın, dürüstlüğün, erdemin simgesi bir beyaz bayrak altında toplandı. Ufuk Şahin'in öldürüldüğü yerde bir dakikalık saygı duruşunun ardından çiçekler bırakıldı ve ırkçılık bir kez daha lanetlendi. 

BERLİN'DE İFTAR KUPASI

Almanya da bu ne ilkti ne de son oldu. Irkçı cinayetler, ırkçı olaylar hala devam ediyor. Ancak insana umut ve ilham veren güzellikler de yaşanıyor. Berlin Eyalet Futbol Federasyonu'nun müslüman ve mültecilerle ilgili empatisi gibi. Bünyesinde 409 kulübe bağlı 3 bin takım bulunan Berlin Futbol Federasyonu'nun Türk dostu bir başkanı var. Bernd Schulz güler yüzlü, uyumlu, sağduyulu bir başkan. Yönetiminde de uyum ve çeşitlilikten sorumlu Mehmet Matur var.  Bu iki isim üç yıldır her Ramazan ayında İftar-Cup (İftar-Kupası) adıyla Berlin'deki mültecilere yönelik futbol turnuvası düzenliyor. Geçtiğimiz cumartesi günü turnuva tekrarlandı. Son olarak 10 takım, toplam 120 mülteci ve Almanlardan oluşan futbolcular, önce futbol oynadı. Ardından da hep birlikte iftarı açıp sohbet etti. Futbol aşkı müslüman ve hıristiyanları bir araya getirdi. Ardından da hep birlikte iftar yapıldı. Öyle ki müslümanların inancına empati duymak, anlayış ve inanca saygı amacıyla turnuvaya katılan Almanlar bile o gün, hiç bir şey yemeyip, sadece su içip, oruç tutarak müslümanları anlamaya ve yaşamaya çalıştı. Turnuvanın sponsorluğunu da ağabeyi Türkiyemspor Başkanı, Fenerbahçe Almanya ve Berlin Derneği Başkanı Durmuş Ali Matur ile birlikte spor mağazası sahibi olan Mehmet Matur yaptı. Berlin Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliğinin yanında iyi bir Beşiktaşlı Olan Mehmet Matur, Berlin'de benzer güzelliklere imza atmaya devam edecek. Zira yaptıkları yapacaklarının göstergesi.

KURU ÜZÜM BOMBARDIMANI!

Almanya'nın toplumsal hafızası güçlüdür. Tarihe sürekli not düşerler. O tarihi günde de, Berlin semaları uçak sesleriyle inliyordu. O uçaklar bu kez ölüm değil, bir anlamda yaşamın ya da kurtuluşun sesiydi. İkinci Dünya savaşı sona ermişti. Ama Berlin dört idari bölgeye bölünmüştü. Doğu Berlin Sovyetler Birliği askerlerinin işgalindeydi. Amerika, İngiltere ve Fransa da bu kez komunizme karşı kentin batısını korumaya çalışıyordu. Müttefik güçler 1948'de Sovyetler Birliği'nin karşı çıkmasına rağmen Alman markını uygulamaya koyduklarında, Sovyetler Birliği 24 Haziran 1948'de Berlin'in batı bölgesini abluka altına aldı. Böylece soğuk savaş başladı. Batı Berlin'de yaşayanlar açlık ve sefaletin yanında, enerji sıkıntısı yaşıyordu.  Ablukadan 2 gün sonra, Amerikan işgal bölgesinin askeri valisi Lucius D. Clay, "Berlin Airlift" adlı bir hava köprüsü girişimini başlattı. İşte o Amerikan ve İngiliz uçakları, Berlin'in Sovyet ablukası altındaki batı kesimine, kurdukları hava köprüsü ile gıda ve kömür taşıyordu. Batı Berlin'de yaşayan iki milyonu aşkın kişinin gıda ve enerji ihtiyacı için müttefikler, kendilerine ait olan üç hava koridorunu kullanıyordu.  Uçaklar özellikle çocuklar için tatlı yiyecekler de taşıyordu. Onun içinde 'Kuru üzüm bombardıman uçakları' dendi. İşte bu uçaklar, şehrin batı kesiminde kalan Tempelhof Havalimanı'na her dakikada bir iniş yapıyor ve günde 500 ton yardımı teslim edip tekrar havalanıyordu. Bu hava köprüsü 12 Mayıs 1949'a kadar sürdü. 

Evet dönemin teknolojisi ile uygulanan harika fikir olan Luft Brücke yani Hava Köprüsü 70 yaşında. O günleri yaşayanlar yada onların çocukları, torunları, 12 Mayıs'ta o günleri unutmadı.

ALMAN MARŞI DEĞİŞECEK Mİ?

Bugünlerde geçmişle ilgili bir başka hesaplaşma da Alman Milli Marşı ile ilgili. Ünlü Alman şair August Heinrich Hoffmann von Fallersleben'in 1841'de besteci Franz Joseph Haydn'in bir melodisinden ilham alıp yazdığı şiir, cumhuriyetçi ve liberal geleneği destekliyordu. Bu şiir ve müzik Weimar Cumhuriyeti döneminde, 1922 yılında Almanya'nın milli marşı için seçildi. Nazi Almanyası döneminde şiirin sadece ilk kıtası kabul edildi. 2. Dünya Savaşından sonra o ünlü birinci kıta, Nazi dönemini anımsattığı için milli marştan çıkarıldı. Batı Almanya 1952 de sadece üçüncü bölümü milli marş olarak seslendirdi. İki Almanya'nın birleşmesinden sonra da aynı şekilde devam etti.

Ancak, birlik, hukuk ve özgürlük için ele ele, gönül gönüle ve kardeşçe temalı bu sözler bu günlerde yeniden tartışma konusu. Biz Türkler konusu geçince Anavatan deriz. Almanlar da Vatareland yani Babavatan şeklinde ülkelerini tanımlıyorlar. Geçtiğimiz yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Federal Aile Bakanlığı bu sözlerin cinsiyet eşitsizliği yarattığını, bu nedenle Yurtvatan denmesi gerektiği ile ilgili bir tartışma açtı. Aradan 14 ay geçti. Bu kez de Thüringen Eyaleti'nin Sol Partili Başbakanı Bodo Ramelow, yeni bir milli marş önerisinde bulundu. Eyalet Başbakanı Ramelow, "Ben de marşın 3. kıtasını söylüyorum ama 1933-1945 arasındaki Nazi yürüyüşünü kafamdan çıkartamıyorum" diyerek milli marşın sözlerinin değişmesini, günümüz sosyal ve siyasal yapısına uygun bir marş sözleri istedi. Ancak Şansölye Merkel Alman Ulusal Marşı'nın, gerek müziğinin, gerekse sözlerinin çok anlamlı olduğunu belirterek, bu isteğe karşı çıktı. Bakalım gelecekte bu konuda nasıl bir tartışma yaşanacak hep birlikte göreceğiz..

Berlin'den selam ve sevgiyle..