İstanbul'da bir otelde düzenlenen programın açılışında konuşan Türk Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Ömer Kocaman, Türk Konseyi olarak ekonomiden sağlığa, turizmden eğitime, enerjiden ulaştırmaya kadar 20'nin üzerinde alanda üye ülkeler arasında iş birliğini artırmak için çalıştıklarını belirtti.

2 gün sürecek programla katılımcıların sosyal medya, Türkiye'de internet hukuku ve uygulamaları, dezenformasyonla mücadele ve ilgili alanlarda kriz yönetimi konularında bilgi düzeylerinin artırılması amaçlanıyor.

İş birliği alanlarının her birinin çok kıymetli, gerek Türkiye gerek bölgenin refahı için hayati bir öneme haiz olduğuna dikkati çeken Kocaman, 2009 yılında Nahçıvan Antlaşması'yla kurulan Türk Konseyi'nin diğer teşkilatlardan farklı olarak söylemle değil, somut projelerle ilerlediğini ve birçok alanda iş birliği geliştirdiğini anlattı.

Medya ve iletişim alanında da iş birliğini önemsediklerine işaret eden Kocaman, "Medya ve iletişim alanında özellikle dezenformasyona karşı yapılacak mücadelede Türk Konseyi'nin yapacağı projelere ciddi ihtiyaç bulunmakta." dedi.

Bugüne kadar medya iletişim alanında yaptıkları çalışmalara değinen Kocaman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önemli kurum kuruluşlarımız bir araya geldi. Devlet televizyonları, haber ajansları arasında iş birlikleri tesis edildi. Bugün artık Karabağ zaferi sonrası da Türk dünyasında yeni bir dönem başlıyor. Özellikle iletişimde yeni bir iş birliği alanı başlatıyoruz. Kurduğumuz yeni mekanizmalarla ve bugün yapacağımız teknik çalışma toplantısında Medya Koordinasyon Komitesi'nde önemli somut sonuçlara ulaşacağımızı ümit ediyoruz. Türk Konseyi olarak önümüzdeki dönemde dezenformasyonla mücadelede haklı davalarımızın dünya kamuoyuna doğru bir şekilde aktarılmasında ve toplumlarımız arasındaki etkileşimlerin arttırılmasında medya ve iletişim konularına ağırlık vermemiz gerekiyor. Bu alandaki birikimimizi somut projelerle hayata geçirmek kanaatindeyiz."

"Dezenformasyon mücadelesi verirken sanal dünyanın gerçeklerine yönelik hareket etmek elzemdir"

Türk Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Kocaman, bundan 15 yıl önce hayatlarında olmayan, özellikle son 10 yılda tüm dünyada yerleşmiş iletişim ve medya alışkanlıklarını kökünden değiştiren bir sosyal medya olgusuyla karşı karşıya olduklarını söyledi.

Sosyal medyanın 2 önemli veçhesi olduğunu düşündüğünü ifade eden Kocaman, şu değerlendirmede bulundu:

"Birincisi, belirli konularda kamuoyuna, taraflara ve ilgili kişilere doğru bilgileri aktarmak; ikincisi ise büyük çoğunluğu art niyetli ve belirli amaçlara matuf yürütülen kara propaganda faaliyetlerine karşılık vermek. Gerek bilgi aktarırken gerek dezenformasyon mücadelesi verirken oyunu kurallarına göre oynamak, sosyal medya ve sanal dünyanın gerçeklerine yönelik hareket etmek elzemdir. Konvansiyonel araçlarla modern dünyayı anlamak mümkün olmadığı gibi yavaş yavaş miadını dolduran geleneksel iletişim kanallarıyla da sosyal medya mecrasında hakkıyla yer bulma imkanı çok zordur. Dolayısıyla zamanın ruhuna uygun, profesyonel bir şekilde sosyal medya çalışmalarını yürütmek bu doğrultuda gerekli hukuki altyapıyı kurmak, gerektiği durumlarda da uluslararası alanda ve diğer ülkelerle ahdi zemini oluşturmak, bu alandaki faaliyetlerin başarıya ulaşmasında kilit rol oynayacaktır."

Açılış konuşmalarının ardından alanında uzman akademisyenlerin sunumlarıyla devam eden programda, "Sosyal Medya Kullanımı ve Dezenformasyon ile Mücadele", "Teknolojik Dönüşüm ve Siber Güvenlik Tehditleri", "Devletlere Müdahale Aracı Olarak Sosyal Medya Manipülasyonları: Yalan Haber ve Dünya Örnekleri", "Algı ile Gerçeklik Arasında Sosyal Medya Mecraları: Türkiye'nin barış Harekatlarında Sosyal Medya Dezenformasyonları", "Sosyal Medya Kullanımında ve Dezenformasyon ile Mücadelede Medya Okuryazarlığı" konuları ele alınıyor.

Programın ikinci gününde ise İletişim Başkanlığı "Karabağ Zaferi'nde Sosyal Medya Kullanımı ve Dezenformasyonla Mücadele", Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan "Sosyal Medya Mecralarında Kriz Yönetimi ve Dezenformasyona Hazırlıklı/Dayanıklı Olmak", İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Betül Onay Doğan "Sosyal Medya Manipülasyonlarında Yapay Zeka Etkisi", Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu da "Türkiye'de İnternet Hukuku ve Uygulamaları" başlığıyla sunum yapacak.

Konseye üye ülkeler arasında dezenformasyonla mücadelede iş birliği hedefleniyor

Türk dili konuşan ülkeler arasında kapsamlı iş birliğini teşvik etmek amacıyla uluslararası bir örgüt olarak kurulan Türk Konseyi'nin 9-11 Nisan'da Bakü'de gerçekleştirilen Medya ve Enformasyondan Sorumlu Bakanlar ve Kıdemli Memurlar Toplantısı'nın üçüncüsünde, üye ülkeler arasında sosyal medya ve dezenformasyonla mücadele alanlarında bilgi ve tecrübe paylaşımının faydalı olacağı görüşüyle üye ülkelere yönelik "Sosyal Medya Eğitimi" düzenlemesi planlandı.

Bu kapsamda ilki İletişim Başkanlığınca, akademisyen ve uzmanların katılımıyla İstanbul'da organize edilen ve 2 gün sürecek eğitim programında, üye devlet kurum ve kuruluş temsilcileri yer alıyor.

Sosyal Medya Eğitim Programı'yla katılımcıların sosyal medya, Türkiye'de internet hukuku ve uygulamaları, dezenformasyonla mücadele ve ilgili alanlarda kriz yönetimi konularında bilgi düzeylerinin artırılması amaçlanıyor. Ayrıca, programla üye ülkelerin aynı alanda faaliyet gösteren kurumları arasında iletişim ağlarının kurulması ve etkin iş birliği mekanizmalarının oluşturulması hedefleniyor.

Dezenformasyonla mücadele

İlk gün programı kapsamında, "Algı ile Gerçeklik Arasında Sosyal Medya Mecraları: Türkiye'nin barış Harekatlarında Sosyal Medya Dezenformasyonları" başlıklı sunum yapan Doç. Dr. Yusuf Özkır, gazeteciliğin tanımını yaparak, bazı savaş ve krizlerin algılar vesilesiyle ortaya çıktığını, bu sebeple gazetecilerin gerçeği bozmadan olduğu gibi aktarması gerektiğini belirtti.

Özkır, algı ve gerçeklik konularına değinerek, verdiği 2 farklı örnekle gerçeğin önemini kaybettiğini, algının ise kitleleri etkileme noktasında belirleyici hale geldiğini anlattı.

1. Körfez Savaşı'nda, uluslararası medyanın Irak'ta yaşananlara ilişkin gerçekle alakalı olmayan algı içerikli görüntü ve haberlerine ilişkin örnekler sunan Özkır, şöyle konuştu:

"Gerçeğin öneminin yok edildiği bir atmosfer karşımıza çıkıyor. O zamanın en etkili kitle iletişim aracı televizyon üzerinden bu bütün dünyaya servis ediliyordu. Oradaki gerçek durumu ise dönemin Fransız filozofu çok etkili bir şekilde açıklamıştı, 'Aslında Irak'ta bir savaş olmadı, bir havai fişek gösterisi bize izletildi.' Burada algıyı söylüyor, eleştirel bir yaklaşım. Irak'ta gerçekte olan ise şuydu, milyonlar insan atılan bomlarla öldürüldü, milyonlarca insan yaralandı, milyonlarca insan evsiz kaldı, milyonlarca insan mülteci konumuna düştü ve Irak devleti çöktü, hala da çökmüş olmasının negatif etkilerini bölge ülkeleri yaşıyor. Şu an Türkiye'de İletişim Başkanlığının oluşturmuş olduğu iletişim ve kriz yönetimi altyapısı, TRT'nin ve Anadolu Ajansının geldiği çok dilli küresel seviye o dönemde olsaydı, bize CNN International'ın gösterdiği 'havai fişek' gösterisini değil gerçekten öldürülen insanları, yok edilen evleri ve hayatları gösterir, gerçekle bizi tanıştırmış olurdu. Bu anlamda hem Türkiye hem de Türk Konseyi üyesi diğer kardeş ülkelerin, iletişim alanında atacağı adımların ve ortaya koyacağı alternatif güçlü mecraların ne kadar önemli olduğunun bir kez daha altını çizmek gerekiyor."

Gazetecinin toplumsal sorumluluğunun önemine dikkati çeken Özkır, "Gazetecilik, gerçeğin olduğu gibi ya da olduğuna en yakın aktarılmasıdır, yeniden üretilmesi kesinlikle değildir. Gazetecilerin haberlerini sosyal sorumluluk, toplumsal sorumluluk gibi ana konuları ve mesleklerinin evrensel, uluslararası etik ilkelerini gözeterek yapmaları gerekir. Bu anlamda gazetecilerin sorumlu olduğu esas merci toplumdur, toplum yararı ve çıkarıdır, kendi ülkesinin milli manevi değerleridir, bunları geleceğe taşımaktır. Dolayısıyla gazetecinin, toplumsal sorumluluğunu atlamaması ve unutmaması gerekir." ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Özkır, gazetecinin dikkat etmesi gereken tuzaklara işaret ederek, bu tuzakların manipülasyon, sansasyon ve ayrımcılık olduğunu söyledi.

Dezenformasyonla mücadele için "soft power" ve "hard power"ın önemi

İnternet, sosyal medya ve dezenformasyondaki artışın gerekçelerini örnekler vererek sıralayan Özkır, dezenformasyonun önlenmesi için yapılması gerekenleri anlattı.

Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği barış harekatlarında sosyal medyada karşı karşıya kaldığı dezenformasyonlara işaret eden Özkır, şunları kaydetti:

"Soft power, hard power meselesi var, bu ikisinin birleştirilmesi çok kritik. Türkiye bunu Afrin operasyonunda başarabildi. Sahadaki askeri gücünüz bir taraftan etkili olacak ama bir taraftan da oradaki kapasitenizi dünyaya doğru anlatacak doğru medyaların, mecraların da olması gerekir. Türkiye, Zeytin Dalı Harekatı esnasında şöyle bir yalanla karşı karşıya kaldı. PKK'lılar ve onun yandaşı olan AFP gibi çeşitli küresel mecralar Türkiye'nin Afrin'de bir hastaneyi bombaladığını ve pek çok sivili öldürdüğüne dair bir yalan haber paylaştılar, bir de görüntü koydular. Bu çok hızlı bir şekilde 'Türkiye katliam yapıyor, insanları öldürüyor, hastaneleri bile vuruyor.' şeklinde sosyal medyada küresel ölçekli Türkiye karşıtı algı operasyonu yapıldı. Türkiye, İHA'larla Afrin'deki hastane üzerinden canlı görüntü aldı. Bu görüntüler TRT ve AA tarafından birçok dilde küresel ölçekte paylaşıldı. Sosyal medyadan da paylaşıldı ve büyük bir yalan, Türkiye'nin kendi devlet kapasitesini hem soft power hem de hard power düzeyinde geliştirdiğinden dolayı çok hızlı bir şekilde çürütüldü. Yalan terörüyle dezenformasyonla ve algı operasyonlarıyla mücadele için soft power ve hard power'da güçlenmeye devam."

"Yalan terörü etkili ve güçlü, sosyal medyada çok fazla maruz kalınan yalan var" diye gerçeği savunmaktan, daha yukarıya taşımaktan vazgeçilmemesi gerektiğini belirten Özkır, insan, gazeteci ve yazılım kaynağına yatırım yapılması gerektiğini, Türkiye'nin ve konseye üye diğer ülkelerin bu anlamda iyiye gittiğini, uzun vadede daha da iyi olacağını dile getirdi.

Editör: Haber Merkezi