Kimi insanlar tanırsınız. Bütün olan biteni bir çerçeve içinde izah ederler. Tabi afetleri de, cemiyet içindeki patlamaları, insan davranışındaki sapkınlıkları, manevi alandaki konuları, siyasal alandaki kişi ve kurumları o çerçeve sınırları içinde değerlendirip izah ederler. Bu çerçevenin boyutlarını da kişinin eğitim, öğrenim, hayati kazanımları, tecrübeleri, genetik, fıtri yapıları belirler. Çerçeve dar da olabilir, geniş de. Ama belli bir mikyasları, terazileri, endazeleri, ölçütleri ve ölçme aletleri olduğu için çoğu defa isabetli açıklamalar yaparlar. İsabetli açıklama yapamadıkları hallerde onların çerçevelerinin boyutu konusunda bilgi sahibi olursunuz.

Kimi insanlar soylu bir ailenin bireyi olarak hayata başlar. Kimi insanlar hayatta değerli addedilmeyen aileden gelir. Ya da dağılmış bir ailenin bireyidir. Gayri meşru davranışlardan yola çıkanlar da var hayatta. Soylu bir aile, zengin bir aile sonradan muhtaç bir aileye dönüşebilir. Eğitim şansı yakalayan, eğitim fırsatı bulamayan bireyler de insan elbette.

Hayatın cilvesi ile kimi insanlar sıfırdan başlar, elini attığı her şey altın kıymeti kazanır, kimi insan da Ağustos’da suya girse balta kesmez buz olur. Hayatta bunlar hep var.

Kimi insanlar azimli, kararlı, hırslı, istekli, arzulu olurken, kimi insanlar ellerine gelen her fırsatı kar gibi eritirler. Bütün bunlar o insanla, o insanın içinde bulunduğu şartlarla izah edilir. Ama esasında Yaratan her yarattığına bir çerçeve vermiş. Kimse takdirin, kaderin verdiği o çerçevenin dışına çıkamaz. İşte bu yüzden denilir ki, herkesin bir hesabı var, ama Allah’ın da bir hesabı var.

İngilizlerin kullandığı bir deyim var. Selfmademan. Üç kelimenin bileşenidir. Selfkendi, made-yapan, imal eden, man adam. Kendini sıfırdan yapan adam demek. Soylu bir aileden gelmez. Kendini varsıl bir ailenin içinde bulmaz. Önünde hiçbir nimet hazır değildir. Ama o yükseldikçe yükselir ve zirveye oturur. İşte o adam dünyanın en tehlikeli adamıdır. Kendini beğenir, kendine aaşıktır. Herkesten yüksekte olduğunu düşünür ve kimseyle muhatap olmaz. Çevresindekiler, işine yarayacağı zaman bir kıymet ifade eder, başka zaman var bile sayılmazlar. Kimseyle konuşmaz, kimseyle arkadaşlık etmez, kimseyi muhatap almaz. İçine kapanık sanırsınız. Ama o içe kapanmayı kendisi tercih etmiştir. Çünki büyüklüğünü ancak o yalnızlık kalesinde muhafaza edebilir.

Kimi adamlar monomen olurlar. Yunanca’dan batı dillerine girmiş bir kelimedir. Bir düşünceyi beyninde sabitleştirmiş, tek görüşlü insan demektir. Kendini sıfırdan zirveye taşımış insanların bir özelliğidir. Kendini çok zeki, en zeki sanır. Belli taktiği vardır. Birincisi özür dilemeyi asla kabul etmez. En zeki insan olduğunu sanan asla özür dilemez. Kimseye teşekkür etmez. Çünki etrafındakiler ona teşekkür borçludur. Etrafındakileri yeniden yarattığına inanır. Onlar kendisi sayesinde bir yerlere gelmiştir. İstediği anda iplerini çeker ve onları sefil hayatlarına geri gönderebilir.

Asla hiçbir olumsuzluğun sebebi kendisi değildir. Sorumluluk mevkisinde kendisi olduğunu kabul etmez. İlgili -ilgisiz birilerini suçlu ilan eder ve öyle anlatımlarda bulunur ki hemen herkes inanmak durumunda kalır. Etrafındakiler de onun şarkısını söyleyerek ona yakınlığını pekiştirir. Bir suç varsa asla savunma yapmaz. Çünki en iyi savunmanın saldırmak olduğu konusunda monomendir. Suçlu ilan ettiği kişi, kurum sorumluluk taşısın taşımasın, o düşmanını ilan etmiş ve düşmanı karşısında mağdur rollerini oynamakta da monomendir.

Selfmademan olan her insan aynı zamanda monomen olur. Şimdi diyeceksiniz ki Türkçe sevdalısı bir adam firenkçe kelimeleri kullanıyor. Ama onların yabancı olduklarını kaydederek kullanıyorum.

Selfie kelimesi Türkçe’ye girdi. Kamerayı kendine çevirmek anlamındadır. Türk Dil Kurumu Türkçe’ye hizmet ediyor ya bu kelimeye karşılık Türkçe bir kelime imal etti. Özçekim dediler. Asla doğru değil. Tıpkı Fax için de belge geçer kelimesi imal ettikleri gibi. Bu kelime üretmek değil, bu mevcut yabancı kelimeye açıklama yapmaktır. İsim hiçbir şey açıklamaz. Selfie kelimesini selfi diye kullandığınızda bu kelime artık Türkçe’nin fethettiği bir kelime olur. Fax kelimesini Faks diye kullanırsanız Türkçe’ye fethedilmiş bir kelime olur. Belge geçer de öz çekim de isim değil açıklamadır. İsimler herhangi bir açıklama getirmezler. Sadece bir var olanı işaret ederler. Ama o var olanın neye benzediğini, ne işe yaradığını söylemezler. Türk aydını da, Türk Dil Kurumu da önce kelime üretmenin, imal etmenin ne olduğunu öğrenmeliler.