Cenab-ı Hak şöyle bildiriyor;

‘’...Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır...’’ (el-Hucurat, 13) Yani her insan, gönlündeki ‘’takva’’ hassasiyeti nisbetinde, kıyamet günü kıymet kazanacak. Bu bakımdan, kimin ne olduğu ve hangi seviyede bulunduğu, asıl ahirette ortaya çıkacak.

Kıyamet günü nice sultanlar köle, nice köleler sultan olacak...Kabristanlar, bu hususta ne dehşetli ibret levhalarıdır. Nice muazzam servet sahipleri de, buna mukabil dünyada tek bir dikili taşı olmayan garipler de aynı toprağın altında yatıyor. Hiçbir şeyimiz olmadan geldiğimiz dünyadan, maddi olarak yalnız bir kefenle gideceğiz. O da bir müddet sonra çürüyüp toprak olacak. Bugün sahiplik iddiâ ettiğimiz hiçbir şeyi yanımızda götüremeyeceğiz. Kabrimize yalnızca müsbet veya menfi amellerimizle gireceğiz.

Salih amellerle ruhaniyetini inkişaf ettiren Hak dostları, fani ömürlerinden sonra da Cenab-ı Hakk’ın sevdirmesiyle unutulmuyor, gönüllerde yaşamaya devam ediyorlar. Bu Hak dostlarından biri olan Yunus Emre Hazretleri, fani dünyanın ibret dolu manzarasını ne güzel tasvir ediyor:

‘’Yalancı dünyaya konup göçenler,

Ne söylerler ne bir haber verirler!..

Üzerinde türlü otlar bitenler,

Ne söylerler ne bir haber verirler!

Kiminin başında biter ağaçlar,

Kiminin başında sararır otlar,

Kimi mâsum, kimi güzel yiğitler,

Ne söylerler ne bir haber verirler!

Kimisi bezirgan, kimisi hoca,

Ecel şerbetini içmek de güç a!..

Kimi ak sakallı, kimi pir koca,

Ne söylerler ne bir haber verirler!

Yalan dünya değil misin.’’

Cihan sultanlarını irşad eden Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri de, bu dünyanın hakikatini mısralarında ne güzel izah ediyor:

‘’Kim umar senden vefayı,

Yalan dünya değil misin..

Muhammedü’l-Mustafa’yı

Alan dünya değil misin..

Eğer şah u eğer bende,

Her kişiyi salan bende,

Kimse mekan tutmaz sende,

Viran dünya değil misin..’’

Velhasıl; bu fani ve gelgeç dünyada imtiyaz sebebi sayılan makam, rütbe, apolet, servet ve şöhret; ebedi ahiret hayatında hiçbir değer ifade etmeyecek.