Siirt’in Eruh İlçesinde 15 Ağustos 1984’teki Jandarma Karakol baskınından bu yana terör örgütü PKK’nın gerçekleştirdiği her kanlı eylemin ardından, Avrupa parlamentolarından örgüt sözcüleriyle paralel açıklamaları hep duymuşuzdur. 
Batı, başta terör olmak üzere bazı konularda sürekli olarak bize ayar vermeye çalışıyor.

Avrupa Parlamentosu, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın, “derhal ve koşulsuz serbest bırakılmalarını talep etmesi” de bunlardan biri.

Ülkemiz lehine hiçbir olumlu karar almayan, terör örgütlerinin eylemleri arkasında duran, ‘teröriste terörist’ demeyen, demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü yalanlarını bahane ederek karar alan, 40 yıllık baş belamızın arkasındaki Avrupa Parlamentosu’nun açıklamalarını dikkate almamalıyız.

AP Türkiye'deki “muhalif siyasi partilere yönelik daimi saldırı ve baskılar, temel hak ve özgürlüklerin kötüleşmekte olmasından ciddi endişe duyduğu” ifadelerini kararına yansıtması masum değildir.

Atatürk’ün partisinin de Avrupa parlamentosunun düşüncelerine uygun açıklamaları, il başkanının kendi kurucusuna Atatürk diyememesi, sosyal medya hesabından ülkesine karşı kabul edilemez paylaşımlarda bulunması, birbirinden ayrı düşünülemez, tesadüfü de olamaz.

Terör yandaşlarının “Demirtaş-Kavala bırakılsın” beklentileri içte tek yumruk olamayışımızın sonucudur.

Ana muhalefet partisinin kural ve kaidelerine uymayan, ülkesi için olumlu bir söz söylemeyerek ortamı geren, militarist tarafları tetikleyen, ortam buldukça bunu fırsata çevirip kargaşa yaratma, iktidarı ve ülkeyi zayıflatmak için fırsat kollayan faaliyetlerden kaçınması gerekirken, genel başkanın da kendilerine destek vermesi düşündürücüdür. 

Hain terörün siyasi ayağı olan HDP’nin asker ve polisi şehit eden, masum insanlara pusu kurarak ölümüne sebep olan terör örgütüyle işbirliği açıkça ortada iken; bu siyasal parti ve ilişkili olduğu örgütle ilgili AP Bir söz söylemiş mi?

Avrupa Parlamentosu, Demirtaş- Kavala gibi isimlerin bırakılmasını isterken, 6-7-8 Ekim’de Kobani’de olan biteni görmez. 52 kişinin ölmesinin onlar için hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Teröre duyarlı olanlar, iktidar partisinin kapatılması için açılan dava hakkında, her hangi bir demokrasi ve insan hakkı vurgusu yapabilmiş mi? 
Erdoğan şiir okuduğu için cezaevine atıldığında, demokrasi insan hakları, ifade özgürlüğü neden aklına gelmedi? 
Demokratik Avrupa Parlamentosu, 15 Temmuz sonrası FETÖ elemanlarına Avrupa’nın kucak açmasına, Ergenekon-Balyoz davalarıyla ilgili yargısal dönemde, Demirtaş ve Kavala gibi ilgilenip bir açıklama neden yapmaz? Demokrasi vurgusunda neden bulunmaz?

Başını dik tutan bir Türkiye’yi hiçbir konuda haklı bulamazsınız, bu sizin Türkiye’ye çifte standartlı bakışınızın tescilidir. 

Ülkemizin birliği, bütünlüğü, demokrasisi için ne demiş ki, bugün bir şey söylesin? 

40 yıldır ülkemiz hayrına bir şey söylemeyenlerin örgüt ağzıyla konuşarak, adalet dersi vermesi hadleri değildir.
Kendisini bağımsız mahkeme yerine koyarak bir başka ülkeye emir verme hadsizliğini yapamaz.

“Derhal bırakılmalıdır” ifadesi alışagelmişin ilanıdır. AP, Türkiye Cumhuriyeti’nin denetleyicisi asla olamaz.
Ülkemiz içindeki muhalefetin söylemlerinin aynısını Avrupa ve AP’den duyuyor olmamız, söylemlerdeki benzerlik düşünmeye değmez mi?

15 Temmuz darbe sonrası ‘demokrasi geriledi’, ‘kontrollü darbe’, ‘gerçek darbe 20 Temmuz’ denmesinin altında yatan hainliği, kendi içimizdeki muhalefete bir türlü anlatamadığımız halde, AP’ye nasıl anlatacağız? 

İçteki açıklamalar dışarıya cesaret vermiyor mu? Bizim milli siyasetçilerimizin anlamadığını, başkalarının anlamasını nasıl bekliyoruz! 

Gerçek niyet ve amaçlarını açıkça söyleyemeyip, ülkemiz üzerinde baskı kurma, demokrasi, insan hakları kılıfı altında açıklama ve hukuk adı altında baskılamaları, örgütleri koruma niyetlerinin dışa vuruşudur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yerli ve milli atılımlarıyla, Karadeniz, Kafkasya, Akdeniz ve Libya’da yaptıklarını, denizlerdeki hâkimiyetini, Asya’ya yerleşiyor olmasını içlerine sindirememe hazımsızlığıdır.

Ülke olarak kendi işimize bakalım. Avrupa Parlamento’sunun ne dediğini ve ne diyeceğini umursamayalım. Onlar kendi demokrasi oyununu oynamaya devam etsinler.

İçimizdeki AP gibi düşünenlere, kendi milli değerlerimizi ve terörün gerçek yüzünü anlatmaya ısrarla devam edelim ama anlamazlar!

Çünkü tek amaçları, iktidar hırsıyla tüm milli değerleri yok sayarak HDP oyunun peşinden koşmalarıdır.

**
Bürokrasi ve yargı içindeki Kripto FETÖ’cülerin güvendikleri Joe Biden dönemidir. 

Bunu son şansları olarak görmekteler. Bu dönemde hep birlikte çok dikkat etmeli, uyanık olmalıyız.

ABD Başkanı, 15 Temmuz’u en iyi bilen ve bu konuda net açıklamalar yapan, ‘internet oyunu sandık’ diyen, FETÖ’cülerle birlikte en çok resimleri olan kişidir.

Joe Biden’in Can Dündar’ın oğluyla görüşen başkan olduğunu unutmayalım. 

Ülke içindeki kalıntı FETÖ’cülerin de zaman geçirilmeden, ülkenin bekası için acilen açığa çıkartılması yolunda devletle birlik olalım.