AYVALIK, İzmir yolu. Takriben İzmir”e 30 km var. Tatil dolayısıyla, yollar ana baba günü. Yolun çıkış yönünde, trafik berbat. Herkes bir an önce evine barkına ulaşma derdinde. Gidiş yolu açık, ta ki İzmir”e 20-30 km kalana kadar. Trafik bir anda adım adım ilerler hale geliyor. İphone yol tarif 3 kilometrelik bir yoğunluk gösteriyor. Sonrası tamamen yeşil, yani, yol boş anlamında. Trafikteki araç sahipleri huzursuz ve de meraklılar... Yolun kapanmasına, trafik kazasından, asfalt çalışmasına kadar çeşitli yorumlar getiriyorlar. Çeşitli varsayımlar ortaya atıyorlar. Ama hiçbiri çıkmıyor.

Trafik polisi ne iş yapar?

3 km sonra yolun kontrol amacı ile trafiğin, trafik polisleri tarafından kesilmiş olduğu ortaya çıkıyor. Trafiğin en yoğun olduğu bir günde trafik kontrolü. Nasıl bir aklın ürünüyse! Yollara akıcılık kazandırılıp, vatandaşa kolaylık sağlanacağına, 36 derece sıcakta yol kontrolü! Herhalde bu tür kontroller ya biz de ya da üçüncü dünya ülkelerinde olur. Düşünün canından bezmiş binlerce insan. Sıcaktan dolayı devamlı çalışan araç klimaları ve de döviz vererek aldığımız, Boşa harcanan kilolarca benzin!

Eziyetten öte

Bir bayram geçirdik... Hem de ne bayram. Kapanın elinde kaldı. Sahillilerde yerlere postu serenler. Derme çatma çadırlar. Garip garip semaverler. Yerlere serilen kilimler üzerinde kahvaltılar, mangallar, yerlerde ilkel şartlarda uyuyan, güya tatile gelmiş insanlar, kenarda köşede kurban kesenler. Bir bardak ayranı 40 liraya, bir bardak çayı 20 liraya içenler. Bir gölgeliği 150 liraya kiralayan tatil zadeler. Otellerde, kafelerde soyulanlar. Lüks oteller keyif çatanlar, garipler, garibanlar, fukaralar. Hepsi ayni yolun yolcusu. Güya tatil yaptılar!

Kurban bu mu?

Dana boynuna satırı yemiş, katilinin elinden kurtulmuş. Can havli ile kaçıyor. Kanlar içinde. Kanları sıcak asfaltı ıslatıyor. Bu sahneyi ve de kanlı danayı gören iki kız çocuğu baygınlık geçiriyor. Öte yanda, 5 kafadar kurbancı 700 kiloluk bir tosun almışlar. Muhabbet ediyorlar, sakallı olan konuşuyor; “Boğamız bayağı büyük. Bizi cennette TAŞIR herhalde!”. Zihniyete bak! Hayvanı hem canlı canlı keseceksin, hem de etini yiyeceksin, dağıtacaksın. Sonra da seni cennet taşımasını bekleyeceksin. Biraz saçma gelmiyor mu?

Karmaşa

Otellerde müşteri kapma yarışına giren garsonlar. Havada uçuşan yumrular. Bir sağa bir sola çekilen parçalanmaktan son anda kurtulan, müşteriler. Nasıl bir bayramsa! Ortalık ana baba günü. Kimse mutlu değil. Ama adına bayram diyoruz. Tek güzelliği çocukların torbalarının para ve şeker dolması, garibanların mutfaklarına et girmesi, ve de en önemlisi ana baba kardeş dostları hatırlamamazı.