Mehir, evlenirken erkeğin karısına vermesi gereken maddi bir meblağdır.

Bu, para, altın, gümüş, ziynet eşyası, ev, tarla, dükkan, mal, mülk vb. olabilir.

Aslolan mehrin nikah esnasında peşin verilmesi iken, kadın kabul ederse mehrinin tamamını veya bir kısmını te’cil edebilir. Yani, kocasının ödeme işlemini sonraya bırakabilir. İsterse, aldığı veya alacağı mehrin tamamını veya bir kısmını kocasına hibe de edebilir.

Erkek, karısını boşadığı zaman, daha önce ödememişse mehrini ödemek mecburiyetindedir. Bu mecburiyet, bir nevi geçici boşama olan ric’i talakta değil, boşamanın tamamen kesinleşmiş hali olan bain talakta ortaya çıkar, erkek nikahlandığı karısını, birleşme veya sahih halvetten önce boşarsa, mehrinin yarısını verir.

Birleşme veya sahih halvetten sonra boşarsa, mehrin tamamını vermesi gerekir.

Birleşme veya sahih halvetten önce, kadının sebep olmasıyla ayrılık vaki olursa, kadının mehir alma hakkı olmaz, yani mehir düşer. Sahih halvet, kimsenin göremeyeceği ve ansızın gelemeyeceği bir yerde nikâhlı çiftlerin baş başa kalmalarıdır.

Bu şartlar bulunmaksızın çiftlerin bir arada bulunmasına da fasid halvet denir.

Nikah kıyılırken mehir tayin edilmişse, böyle bir kadını boşayan kocanın mehr-i misil ‘’benzer mehir’’ ödemesi gerekir.

Mehr-i misil, kadının emsaline bakılarak takdir edilen mehirdir. Bu hususta göz önüne alınacak ölçüler, yaş, güzellik, servet, yaşadığı çevre, akıl, dindarlık, bekarlık veya dulluk, bilgi, güzel ahlak, sosyal ve kültürel seviye gibi hallerdir.

Yemin kasdıyla talak

Dil alışkanlığı ile her sözün arasında “vallahi” diyen kimse, yemine niyet etmedikçe sorumlu olamayacağı gibi,aynı şekilde yemine ve boşamaya niyet etmeksizin “şart olsun”, “boş olsun” sözlerini kullanan kimse, bu sözleri ile karısını boşanmış olmaz. Fakat bir kimse boşama niyetiyle değil de yemin niyetiyle bu sözleri söyler ve mesela “şu işi yaparsam veya yapmazsam karım boş olsun” derse, bunun hüküm ve neticesi ne olur mevzuu tartışılmıştır.

“Böyle bir yeminin mevzuu gerçekleşmediği takdirde karı boş olur” şeklindeki fetva, sahabe devrinden sonra ortaya çıktığı için, bid’i talak sayılabilir.