ATATÜRK'ü iyi anlamak; sadece onun şahsına yönelik övücü konuşmalar yapmak, sözlü olarak takdir etmekle değil, kendisinin milletinden ne istediğini anlamaktır, eserlerine sahip çıkmaktır.

Türk Milleti ise 8 yıldır aldatılıyor.

Onların deyimiyle yapılanlar, satılanlar ''hap...''

Ancak Türk Milleti bu hapı yutmayacaktır...

Türk halkı sadece mağduriyete oy veriyor.

Ama geleceğimiz ipotek altına alınırken kimin mağdur olduğu artık ''Ak-pak'' ortada...

''Türkiye'yi pazarlayanlar''ı ve ''Babalar gibi satanlar''ı unutmayın ve bunları okuduktan sonra bir kez daha düşünün:

SİZ NEREDEYDİNİZ?

ATATÜRK, Mersin'e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş :

- Bu köşk kimin?

- Kirkor'un...

- Ya şu koca bina?

- Yorgo'nun

- Ya şu?

- Salamon'un...

Atatürk biraz sinirlenerek sormuş ''Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz?''

Toplananların arkalarından bir köylünün sesi duyulur: ''Biz mi nerede idik? Biz Yemen'de, Tuna boylarında, Balkanlar'da, Arnavutluk dağlarında, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk Paşam...''

Atatürk bu hatırasını naklederken ''Hayatımda cevap veremediğim yegane insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur'' der.

TÜRKİYE'DEN MANZARALAR...

ATATÜRK, şimdi Türkiye'yi gezmeye kalksa ve aynı soruları sorsa ne cevap alır?

-Bu gemi kimin?

-Erdoğan'ın oğlunun...

-Bu fabrika kimin?

-Unakıtan'ın oğlunun...

-Bu mısır ticarethanesi kimin?

-Gül'ün oğlunun...

-Bu villalar kimin?

-Başbakan Erdoğan'ın...

SATIN EFENDİLER SATIN...

SİNİRLENEN Atatürk sorar: Bunlar hiç değilse Türk. Yabancılara satılanları anlat:

-Türk Telekom, Araplar'a...

- Telsim İngilizler'e...

- Kuşadası Limanı İsrailliler'e...

- İzmir Limanı Hong Kong'a...

- Araç muayene işi Almanlar'a...

- Başak Sigorta Fransızlar'a...

- Adabank Kuveytliler'e...

- Tekel'in rakı bölümü Amerikalılar'a...

- Finansbank Yunanlılar'a...

- Oyakbank Hollandalılar'a...

- Denizbank Belçikalılar'a...

- Türkiye Finans Kuveytliler'e...

-Dışbank Hollandalılar'a...

- Şekerbank'ın yarısı Kazaklar'a..

- Turkcell'in yarısı Fin ve Ruslar'a...

- Enerjisa'nın yarısı Avusturyalılar'a...

-Limanların çoğu sizin denize döktüklerinize...

HESABI SORULUR...

AKP, '80 yıldır yapılamayanları biz yapıyoruz' şeklinde söylemlerde bulunup, tamamen kendisiyle çelişen partidir.

Zira, 80 yıldır yapılamayanı değil, 80 yıldır yapılan herşeyi 8 yılda-ki yarıdan fazlasını yabancı şirketlere- satıp, ''Ekonomi düzeldi... Kişi başına düşen milli gelir arttı'' sözleriyle, halkı kandırmayı çok iyi biliyor.

Artık rahat, huzurlu yaşıyoruz(!...)

Devletin elinde 2-3 liman daha kaldı.

Allah'ın izniyle onları da yakında elimizden çıkarırsak, bizden iyisi yok.

Madem satılacaktı; dedelerimiz ''Bir karış toprak vermeyelim gavurlara'' diye neden siper oldular toplara- tüfeklere...

Devletin zarar eden ya da kağıt üstünde ediyormuş gibiye zorlanan kurumlarını satarak çözüm üretemezsiniz. 100 liralık bir malı, ''zarar ediyordu'' gerekçesiyle 1 liraya satarsan-ki bu kamu malıysa bunun adı ''özelleştirme'' ya da ''elden çıkarma'' değil- ''peşkeş''tir.

PETKİM zarar eden bir kuruluş muydu? TÜPRAŞ zarar mı ediyordu?

Tekel, Mersin Limanı, İskenderun Limanı, Çeşme Limanı, İskenderun Demir-Çelik Fabrikası, Şeker fabrikaları....

Saymaya kalksak bu sayfa yetmez.

Bugün, çoğu yabancının elindeki bankalara kredi, kredi kartı, ev kredisi, taşıt kredisi bilmem ne kredisi borcu olmayan bir tane adam kalmadı memlekette.

Haa kaldı kaldı da, onlar da 'kalkınma' partimizin kalkınan elleri, ya da akrabaları, ya da cemaatten olanlar...

Halkın gözünün içine baka baka devlet hazinelerini yağmalayan kırk haremiler, gözleri doymaz para tacirleri, halkın cebinden aldığı vergilerle doymayıp, binbir demagoji, ajitasyonla yardım için toplanan paraları da gömmüşlerdir mezarlarına.

Yiyin efendiler, satın efendiler... Ama ilahi adalet bunun hesabını da sorar mutlaka, bu dünyada olmasa da, diğer tarafta...