O KADAR duyguluyum ki... Anmak, uğurlamak, arkasından seslenebilmek için yazmak istiyorum. Olmuyor. Yazamıyorum. Farkında olmadan ağlıyorum. Ayıp olur mahcubiyetindeyim. Eksik kalabilir yazacaklarım korkusundayım. CAN Abi bu toplumun Can’ıydı... Adamıydı. Sporcu olduğundan, yıldız, şöhret, yetenekli olduğundan değil; adam gibi adam olduğundan bu topluma mal olmuştu. Doğru; yıldız futbolcuydu. Yetenekliydi ve bunu bilmeyen kalmadı. Dünya çapındaydı özellikleri.

Yetenekler yıldız yaratır. Karakterler ise efsaneleri oluşturur. CAN Abi, üstün karakteri nedeniyle efsane oldu. Spor değil, eğlenceydi onun için uğraşları. Meslek değil, yaşam biçimiydi. Sadece spor yaptı. Bir başka işi de olmadı, mesleği de... Bilmediği, sevmediği işe bakmadı bile. Spor yazarlığı hoşuna giderdi, bildiğini yazıyordu nihayet. Ama gazeteci unvanını hiç istemedi. Ne başkan, ne hoca, ne idareci, ne de başka bir şey oldu. Sadece CAN BARTU idi. Yeterli bir zenginlik. Doğrucuydu. Çünkü çok dürüsttü. Küstah yakıştırmaları da yakışırdı ona. Çünkü dilinin kemiği yoktu. Düşündüğünü söylerdi sakınmadan. Hep doğrulardan yana oldu. İtalya’da İtalyanlara giyim konusunda örnek oldu. Tertemiz, bakımlı, lüks, donanımlı ve kültürlüydü. Hep bilgiden yanaydı. Abartıyı sevmezdi çünkü özellikleri itibari ile kendisi abartılıydı. Dikkatliydi. Hata yapmaz, yapabilme ihtimalinden çekinirdi. O kadar üst ve klas kaldı ki her maçında iki kişiyle mücadele etti. Abartılı üst seviyedeki yetenekleri nedeniyle tek rakip marke edemezdi. Hayatı boyunca sandviç savunmayı aştı. Oynadığı takımlar ise hep bir kişi fazlaydı. Çünkü iki kişilik oynardı.

Ogün’e 13 gol attırdı

Yardımsever ve iyilikseverdi. Ana gibi besleyiciydi. İzmir’den yeni gelmiş genç Ogün Altıparmak dev rakipleri karşısında ötelenirken kızmıştı. Rusya milli maçı öncesi Ogün’ün aklında bile yoktu kadroda yer alabilmesi. Ama CAN, üç hazırlık maçında Ogün’e 13 gol attırınca milli formayı giymesini sağlamıştı. Antrenmanlarda da Ogün’e söylemişti de ‘Hazır ol yarın sen oynayacaksın’... Adaletliydi çünkü. Attığı goller ile değil, attırdıklarıyla mutlu olurdu. Besleyerek beslenirdi yani. Burjuva olmaz, doğulur. CAN Abi’nin futbolu da, yaşantısı da burjuvaydı. Sinyor, patron, baron, Bay Bartu sıfatları az bile kaldı. Birlikte seyahatlerimiz oldu. Sohbetlerimiz de... Sadece izledim onu hayran hayran. Dinlediklerim beni aşıyordu. Anlayamazdım. Sadece hayranlık duygum ile mutluydum. Ankara’ya gelişlerinde göz kırpar, başını sallardı. Birlikte giderdik özledikleri mekanlara. Aşk adamıydı. Genç kızlar sel olurdu arkasından ama bakamazdı. Bırakın futbolu, basketbolu; masa tenisi milli takım oyuncularını bile yenmişti iddia üzerine. Pişti ve pokerde elit oyuncuydu. 52 kağıdı takip ederdi. Yakışıklıydı ama kavun kafalı olarak yorumlardı kendini. Yağcılığı, yalakalığı hiç benimsemedi. Sevmediği ilişkiyi zorunluluk da olsa kuramazdı. Sadece adaletsizliğe öfkelenirdi. Oysa muzip, esprili ve şakacıydı.

O hiç yaşlanmadı

Bu kadar net ve bu kadar özgüven olabilir mi? Efsane olunca, oluyor demek ki... Traş takımı, bakım seti, boyalı ayakkabıları, manikürlü elleri, kravatları ve kendine has giyimiyle siyahların içinde bembeyaz kalırdı. Ankara’da bir okul etkinliğine gitmiştik. Erkek öğrenciler, ağızları açık seyrediyordu. Kızlar ise Göksel Arsoy’dan (ki dönemin altın çocuğu) daha büyük hayranlıkla sarılıyordu. CAN Abi hiç yaşlanmadı. Çünkü hep genç düşündü, genç baktı dünyaya. İşte o gençlik ile göçtü. Takdiri, beğenmesi de ölçülüydü. Tek kelimelik övgü almak büyük iltifattı. Televizyon programlarım nedeniyle telefon etmiş, ‘Böyle devam et’ demişti sadece. O telefon büyük övgüydü esasında... Asla aramaz, sadece iç dünyasındaki beğenisiyle hoşnut kalırdı.

Az kalır kelimeler CAN Abi profilini anlatmak için. O bir yıldız değil, efsaneydi... Çok yıldızlar geldi geçti yetenekleriyle. Ama az gördük karakterleriyle bütünleşecek efsaneleri. Hiçbir zaman özeli, ortalığa dökülmedi. Kendisine çok saygılıydı. Kimse bilemedi hüznünü, mutluluğunu, pişmanlığını, sorunlarını, hedefini. Dereağzı’na gittiğinde de fiks yaşardı. Süsü severdi ama süslü değildi. Özenliydi. Kompleks ile tanışmadı bile. Değerleriyle tartışır, boşa laf tüketmeyi zül görürdü. İstese servetler elde ederdi ama nokta kadar menfaat için asla virgül gibi eğilmedi. CAN Abi’nin ne kardeşlerini bildi kamuoyu ne sevgilisini ne eşini ne de yakınlarını. Özeli değerliydi ve paylaşmazdı. Kendisini yarattığından memnun bir fenomendi. Sadece kendisi oldu. Kendi olması normal bir gelişmeydi. Olması gerekendi yani. Başkalarına göre olan bu üst kimliği doğalıydı ona göre. Ehh CAN Abi... Bu kadar elit, bu kadar üst düzey, bu kadar yetenekli ve böylesine yıldız ol, sonra da normal ve doğal karşıla kendi kendini. Bırak Allah aşkına... Hayat bir oyun. Senin gibi efsaneler oynuyor, bizim gibi normaller ise tribünde izliyor. Alkışlıyor, hayranlık duyuyor. Sahne ve salon. Saha ve tribün. Efsaneler izlenilir, konuşulur, örneklenir. Takdir haddimiz olamaz. Uğurlar ol CAN Abi... Işıklar içinde ol... Rakip arkadaşlarının çocuklarının bile isimleri CAN konmuşsa eğer, sen de bizim CAN’ımız olmuşsun meğer. Bu da bize yeter...