YAZACAK çok şey var ama geçen yılların hatırına yazmıyorum… Hem Yönetim açısından hem de Şenol Güneş açısından…
Yine öne geçilen bir maç ve yine kaybedilen, şampiyonluk yarışı için önemli çok önemli 2 puan. Hangi birini sayalım? Bursa deplasmanı, Konya deplasmanı, Kadıköy deplasmanı, Sivasspor maçı, geçen hafta Dolmabahçe'de Fenerbahçe maçı, dün de Kayseri deplasmanı… Okurken yoruldunuz değil mi? Ben de yazarken yoruldum da Şenol hoca, önde olan takımın maç kazanması için bir çözüm bulamadı!
 
Taktik işine hiç girmiyorum. Benim işim değil. Belki de ne söylesem boş gelir. Tek bir şey bilirim. Önde olan takım kazanamıyorsa, topçuya yazılır. Her önde olduğunuz maçta puan kaybı yaşıyorsanız hocaya yazılır. Her önde olduğu maçta puan kaybeden hoca, Milli Takım'a gitmesine rağmen hala bu takımın başında sahaya çıkıyorsa yönetime yazılır!
 
Burada tek bir günahsız var; taraftar. Hep inandı, güvendi. Geçen sezonki muhteşem kadroya rağmen gelen dördüncülükte bile kimseyi suçlamadı, hep hakemler dedi. Ama onların da sabrı 2-2 biten Kayserispor maçından sonra taştı. Tribünlerde hem Şenol Güneş'e hem de yönetime tepki geldi. Haklılar. Diyecek söz yok!
 
Peki bu saatten sonra Beşiktaş nasıl düzlüğe çıkar? Düzlük denilince, öyle güllük gülistanlık şeyler sanmayın. Sadece Şampiyonlar Ligi ön eleme turuna katılmaktan bahsediyorum!
 
Şenol Güneş gönderilir, takımın başında da gelecek sezon takımı emanet edecek kişinin güveneceği bir yardımcı getirilir. Belki o zaman futbolcunun da, taraftarın da kenardaki hocaya inancı olur. 
Ne diyelim? Sezonun bitmesine daha 10 hafta var ama köklü değişiklikler olmazsa, Beşiktaş Sinan Paşa Camisi'nde cenaze namazı çok kalabalık olacak gibi!