Bu günkü konu başlığımız Devlet Hastanelerinden alınan
Sağlık kurul raporları.
Bir süre önce İçişleri Bakanlığını eleştiren bir yazı yazmıştım.
Yazımızı elle tutulan gözle görülen somut delillere dayandıralım dedik.
Bakanlık Corona varyantlarının artmasına rağmen,
Silah taşıma/bulundurma ruhsatları için,
Süresi dondurulan hastane kurul raporlarının silah ruhsatı alacak,
Veya almış olan kişilerin tekrar rapor almalarını gerektiren
Bir talimatı ilgili emniyet birimlerine göndermişti.
Yani bu kişiler artık devlet hastanesine gidecek,
Kurul raporu alacak ve de silah şubelerine verecekti.
X
Bu rapor olayını şöyle bir yerinde inceleyelim dedik.
Yolumuz Salihli’ye düştü.
MHP’nin belediye başkanlığını yürüttüğü üzüm, kiraz, zeytin diyarı
Salihli’ye.
Yaz olmasına rağmen her yerinden su fışkıran, alabildiğine yeşil
Ve de verimli topraklara sahip Salihli’ye.
Önce MHP İlçe Başkanımız kadim dost Mehmet Akın’ı ziyaret ettik.
Sonra Türk Ocakları neferlerimizden su katılmamış YÖRÜK,
Hüseyin Gülbahçe ile hasbıhal ettik,
Daha sonra da Salihli kıdemlisi Himmet Çoban Başkanla,
Devlet hastanesinin yolunu tuttuk.
Hastane gerek girişi ile gerek park düzeni ile

Gerekse içerisi ile gerçekten temiz ve de bakımlı.
Belli ki “EHİL” eller tarafından yönetiliyordu.
Eh bu “EHİL” eli görmek için de başhekimin makamına bir gidelim dedik.
Göktürk adı taşıyan aslan gibi bir TÜRK evladı.
Gencecik kırklı yaşlarda.
GÖKHAN Gürsoy.
Bu yaşta başhekimlik makamına oturması bir CEVHER olduğunun kanıtı.
Ben TÜRK adı koyan ailelerimize hep sevgi ile bakarım.
Çünkü bir TÜRK ailesi için olması gereken bu.
Arap ismi koyduğu zaman cennete gideceğini zanneden bir zevat var.
Çünkü bizde son yıllarda ne hikmetse bir ARAP ismi koyma
İlleti var.
Alper, Ayberk, Metehan, Kürsat, Göktuğ, Göktürk, Asena,
Bürçe,Aleyna,Elçin,Bikem…Vs.
Gibi muhteşem isimlerimiz varken Arap isimlerine ne gerek var.
Bu tür TÜRK isimlerini koyan bir tek Arap ülkesi bile bulamazsınız.
Neyse asıl konumuza dönelim.
Başhekim Gökhan Gürsoy işi gücü başından aşkın olmasına rağmen
Bizi gerçekten çok iyi ağırladı /karşıladı.
Makama gelen herkese aynı hürmeti ve de sevgiyi gösterdiği gibi.
Edindiğimiz intiba çalışkan, enerjik ve de bir vatan sevdalısı olduğu yönündeydi.
Başhekim;
Hastanede Corona vakalarının çok olmadığını,
Ancak virüs süresince hastaneye gelip tedavisini yaptıramayanlar
Dolayısıyla şimdilerde poliklinikler büyük bir yoğunluk yaşandığı söyledi
X
Ve sonra yolumuz bizi esas ilgilendiren konuya

Devlet Hastanesi kurul raporlarının alındığı,
Yedi ayrı doktora tek tek imza attırılarak muayenenin yapıldığı polikliniklere düştü.
Başhekim gerçekten çok haklıydı.
Polikliniklerde mahşeri bir hasta yoğunluğu vardı.
Maskeliler, maskesizler, hapşıranlar tıksıranlar.
Koridorları dolduran her türde derdine deva arayan hastalar.
Tekmili birden ne istersen var.
Hasbelkader hasta olmayın bir kişi gerekli maske/kolonya/hijyen tedbirini almazsa
Oradan kesin hasta olarak çıkardı.
Yani bir psikiyatrisin önünde bile 30 hasta olduğunu söyleyelim.
Gerisini siz anlayın.
Bu durumda silah ruhsatı için hastane kurul raporu alacak bir kişinin,
Yedi ayrı bölümü tek tek dolaşıp muayene olup doktordan imza alması
Çin işkencesi gibi bir şey.
Bütün gününü hatta ertesi gününü o hastanede geçirmesi demek.
Her doktorun kapısında şahin gibi bekleyen o hasta kalabalığının
İçinden sıyrılıp rapor imzası için doktora ulaşmak,
İnanın atletizmin 100 metre dünya şampiyonu ABD’li rekortmen atlet
Usain Bolt’u geçip rekor kırmayla eşdeğer gibi.
Hastaneler özellikle 65 yaş üstü silah ruhsatını yenileyecek ve de bunun için
Rapor alacak kişiler için çok riskli,
Öte yandan devlet taşıma ruhsatı için silah sahiplerinden
15 bin liraya yakın bir para alıyor.
Sonuçta bu bir gelir kaynağı.
Onun için bu rapor-muayene meselesine bir çözüm getirmek zorunda.
Hele hele bu virüs varyantlarının arttığı bir dönemde
Avrupa’da maskeye dönüşün konuşulduğu bir dönemde

Bu tür raporların gündeme gelmesi, abeste iştigal türünde bir şey.
Görüntü İçişleri Bakanlığı, raporumu getir ama hasta olursan ol beni ilgilendirmez
Vurdumduymaz bir türde.
Özetle dostlar Eğe’nin güzel ilçesi Salihli’den bir daha ziyaret etme kaydı ile
Ayrılırken güzel şeyler de yaşadık.
Boz Dağların tepesinden muhteşem Salihli manzarasını izledik,
Odun köftesinin tadına baktık, tarhanasından, sarmalık yaprağından, zeytininden,
Zeytinyağından aldık evimizin yolunu tuttuk.