Trekking, rafting, snov board, rüzgar sörfü... Bunlar Türkçemize genelde, yabancı dillerden giren, spor çeşitleri. Yazın, kışın, dağda, bayırda, kanyonda yapılan, bunlar insanı dinç ve de sağlıklı tutan sporlar. Son yıllarda spor hayatımıza iyice girdi. Uzun ve de sağlıklı yaşamanın en önemli kriteri, dengeli beslenme ile birlikte spor olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bunun için spor-yaşam koçlarına, ve de en önemlisi bize sporu sevdiren, spor yapmanın faydalarını anlatan, dengeli beslenmenin temel özelliklerini ekranlardan beynimize sokan, dalında uzman hocalarıma teşekkür borcumuz var. Obezitenin insan hayatına korkunç etkilerini gözler önüne seren, spor yapmamanın zaman içinde vücudumuzda ve de sağlığımızda ne denli, kötü etkileri olduğunu yaşayanlar görüyor, biz de görüyoruz.

Trekking sevdalıları

Spor dedik ya... Biraz dramatik biraz da tirajı komik bir spor faaliyeti ile devam edelim. Yer Kaz Dağları’nın devamı Karaca Dağlar... İzmir”in ünlü bir müteahhiti, Himmet Çoban, emekli bir komutan Hüsnü Sarıgül, Doktor Muzaffer Keskiner, ve de Oyak Banktan emekli bankacı Basri Koyuncuoğlu yazın sıcağından bunalıp, sabah saatlerinde doğa yürüyüşü (trekking) yapmaya karar verirler. Böylece hem spor yapacaklar, hem de dağın zirvesinden ovayı, denizi, serin havanın güzel etkisi ile birlikte seyredecekler. Özel olarak satın aldıkları trekking ayakkabılarını giymişler, dağ yoluna revan olmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler dağın yolunu yarılamışlar. Ancak emekliliğin verdiği rahatlıkla kilolanmış olan bedenlerini, dağın belli yerinde ayakları taşıyamaz olmuş. Dinlenmek için güzel bir yer ararken, çınar ağaçlarının müthiş gölgesinde şırıl şırıl suların aktığı vaha gibi bir yer bulmuşlar.

Köpekler eşek kadar

Çokta mutlu olmuşlar. Ağaçlarının altına gelip şöyle bir serinleyip soğuk suyun tadını varacakları anda, yüz metre ileriden eşek büyüklüğünde boyları kocaman kafaları olan, 3 tane çoban köpeğinin havlayarak üzerlerine geldiğini görmüşler. Bu manzara sonradan olma, trekkingcileri müthiş korkutmuş. Panikleyerek en yakın ağaca tırmanmışlar. O andaki sahneyi ise en iyi anlatan müteahhit abimiz; “Ben hiç ağaca tırmanmamıştım... Köpekleri görünce en yakın ağaca o kadar hızlı tırmandım ki! Bu kadar hızlı bir tırmanıcı olduğuma kendim bile inanmadım!”. Neyse sahne şöyle; dört kafadar ağacın tepesinde, üç koca kafalı eşsek kadar çoban köpeği de aşağıda, havlıyor, parçalamak için bu arkadaşların yere inmesini bekliyor. Bağırma çağırma etraftan gelen giden yok. Neyse uzatmayalım, bu bekleyiş bir bir buçuk saat kadar sürüyor. Trekkingci kafadarların ağaçtan inmeyeceğini gören köpekler umutlarını kesiyorlar, Ve kafadarların geldiği yöne doğru gidiyorlar. Bizim dostlar da ağaçtan inip,soğuk sularda ayaklını ıslatıp içip kafalarını yıkayıp ters yönde yollarına devam ediyorlar.

Jandarma imdada yetişti

Ancak bir süre sonra yol bitiyor. Ve doğanın ortasında aç susuz ve de yollarını kaybetmiş halde kalakalıyorlar. Geldikleri yolda çoban köpekleri ,önlerinde vahşi bir engebeli doğa, ve de nereye çıkacağı belli değil. Sonuçta olay cep telefonlarından Jandarmaya haber veriliyor. Kaybolduk, dağdayız, yolumuzu kaybettik açız, susuzuz diye. Jandarma acemi trekkingci kafadarların imdadına yetişiyor. Üç kişilik bir jandarma ATV timi onları dağdan alıp ailelerine teslim ediliyor. İşte böyle dostlar... Doğa sporu yapacak, yol yordam bilmeyen, dağı, çevreyi tanımayan, acemi sporcu dostlarımıza bu olayı kıssadan hisse olarak anlattık. Kaderde böyle garip spor kurbanları da olabiliyor. Bizden söylemesi.