Libya, Doğu Akdeniz, Dağlık Karabağ’ın kurtarılması, yedi düvelin BOP projesinin çökertildiği sözde devletin Irak ve Suriye ayağını kırma ve HDP’ye kapatma davası açılması gibi atılan önemli adımlarla, emperyalist devletleri karşımıza alacağımız süreçteyiz.

CHP lideri Kılıçdaroğlu HDP’nin kapatılma davası sebebiyle, PKK Partisini arayıp “geçmiş olsun” dedi. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül davayı “yanlış” buldu. Bu satırları yazarken İP Genel başkanı Akşener sessizdi. Muhtemel öyle bir şey söyleyecek ki gene kafa karıştıracak. Ama “HDP kapatılmalıdır” demeyecek. 

 “HDP’nin terörle bağı varsa niye kapatmıyorsunuz o zaman” sorusunu soran oydu. “Kapatmazsanız demek ki meşrudur ittifak yaparız” demek istemişti.

Ortalık karışık. Koronavirüs bir yandan sıkıştırıyor, yedi düvel tepemize binmek, milli rotadan çıkartmak için diğer yandan tazyik ediyor. Biden “muhalefete verdiği yardım sözünü” mutlaka tutacak. Boğaziçi kalkışması bunlardan biridir. 

Öğrenciler okullarında olsa idi isyan daha geniş çaplı olabilirdi. Gençliğin bir bölümü için kutsal bilgi kaynağı sosyal medya. Hemen etkileniyorlar.

Sonra döviz üzerinde oynama, ekonomiyi sıkıştırma, FETÖ’nün kriptolarını kozadan çıkarma, PKK’yı saldırtmak, CHP-İP-SP eli ile toplumu germek gibi bir dizi komployla karşı karşıya kalabiliriz. 

HDP’nin kapatılma davası için sokağa dökülme olabilir mi? Zor gibi. Bunu Boğaziçi’nde denediler, tutmadı. Hem kovid dolayısıyla insanlar evlerinde, hem de Gezi Parkı gibi örnek önümüzde. 15 Temmuz 2016’yı da unutmayalım. 

Şeytanın aklına gelmeyecek planlarla devleti zorlayacaklardır. Hedef, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı demokratik yolla indirmek gibi gözükse de devletimizi zayıflatıcı ataklar yapılacağı kesindir. 83 milyonluk devletin anlık olarak yapılan fahiş zammı, sosyal medya yalanlarını açığa düşürmek gibi kıvrak davranacağını sanmıyorum. Demek istediğim, başka Türkiye yok. Bir ucundan tutmak zorundayız. 

Gözümüze ilişen her yerde, kendi çapımızla doğrusunu bulup atacağımız twitlerle, yazacaklarımızla, sözlerimizle bu savaşın içinde olmalıyız.

Cumhur İttifakına mensup partilerin birliği daim olsun. Lakin muhtemeldir ki içlerinde kriptolar mevcuttur. Yapılan hatalardan etkilenip, cepheleri terk etmemek gerekir. “Bebek katilinin mektubu” kimin stratejisi ise İstanbul’u kaybettirdi. Gerek AKP ve gerekse MHP’de temsil makamındakiler mektubun yanlışlığını göremeyince, İstanbul elden gitti. Devlete güvenmeyi seçmeliyiz.

Dediğim gibi partidir, insandır beşerdir, şaşar. Bizler için önemli olan devletimizdir. Devletin birliği, milletin birliği için bulunduğumuz her yerde gerekeni yapmalıyız.