Kantonun Kraliçesi olarak adlandırılan, Nurhan Damcıoğlu’nu çoğumuz biliriz. Yerinde duramayan, neşeli hayat dolu bu sanatçımız, bize kantoyu sevdirenlerin başında gelir. Damcıoğlu’nun; “Yangın var yangın var, Ben yanıyorum” kantosu da ayrı bir zevkle izlediğim eserlerden. Evet, Damcıoğlu, ”yanıyorum” diyordu kantosunda. Aynı dünyanın şu anda yandığı gibi. Bir virüs ki dünyayı yakıp kavuruyor. İnsanları sokağa çıkamaz hale getirdi. Hayatı durdurdu. Nasıl ortaya çıktı? Genetik bir laboratuar ürünü mü? ABD’nin, Çin’in ekonomik olarak önlenemez yükselişine dur demek için, Dünyaya bir hediyesi mi? Onu bilmiyoruz! Ama Çinli üst düzey yetkilinin iddiaları ilginç! Adam; ”Bu virüs ABD ordusunun bize hediyesi olabilir(!)”diyor. ABD deyince. Komplo teorisi deyince, İnsanın her iddiayı değerlendirmesi gerekiyor.

VİRÜS ÇEŞİTLERİ

Aslında şu virüs muhabbetleri son yıllarda iyice gündemimize oturdu. Çeşit çeşit virüsler dünyamızda arzı endam ediyorlar. İşin ilginç tarafı bu virüslerin orijininde, hep insan izleri var. Karanlık beyinlerin ürettiği veya dikkatsizliğin ortaya çıkardığı virüsler. Mesela mülteciler. Mülteci virüslerinin hortlamasının sebebi kim? Batı, ABD ve de emperyalistler. Bakın şu ortalıkta dolaşan diğer virüslere; korona virüsü, sars virüsü, kuş gribi virüsü, domuz gribi virüsü, grip virüsü, zatürre virüsü. Bunlar hastalık olarak adlandırılan virüsler. Bir de batı tarafından üretilen ortaya konan, İnsanların birbirin katletmesi için sahaya sürülen virüsler var; ABD virüsü, Yahudi virüsü, DEAŞ virüsü, Taliban virüsü, YPG-PYD-PKK virüsü. Global terörizm virüsü, Çalma çarpma türünde emperyalizm virüsü. Bu virüsler özellikle yaratılmış, sahaya sürülmüş olan virüsler. Bunların acıması yoktur. İnsan haklarından, medeniyetten bahsederler ama katlettikleri öldürdükleri, işkenceden geçirdikleri insanların sayısı yaklaşık 20 milyonun üzerindedir. Korona virüsünün aldığı can sayısı bu günlerde 5–10 bin. Ama üretme teröristlerle ABD-BATI kaynaklı virüslerin, Aldığı can sayısı 15 milyonun üzerinde. İlginç olan bu katledilenlerin yeri de hep Müslüman dünyası.

YOKOLUŞ SENARYOSU

Biraz gündemi takip eden, biraz mürekkep yalamış gazete dergi okuyan, roman okuyanlar Dan Brown’a aşinadırlar. Yazdığı romanlar genelde ütopik sürükleyici temalardan oluşur. Yazarın sanırım romanlarının tamamını okudum. Yazın okuduğum da CEHENNEM adlı eseriydi. Buradaki ana tema dünya nüfusunun çok kalabalıklaştığı, milyarlarla ifade edilen bu nüfusun, dünyanın yiyecek içecek kaynaklarının kaldıramayacağı, besleyemeyeceği yönündeydi. Bu nüfusun bir şekilde azaltılmasının gereğiydi. Romanda üretilen insan kaynaklı bir virüs İstanbul’da Yerebatan sarayının, Altındaki suda çözünen bir plastik torbaya konuluyor. Suda çözünerek havaya karışacak olan bu virüs, insanları “KISIRLAŞTIRMA” özelliğe sahipti. Böylece virüsü soluyanın üreme olayı bitiyordu. Romanda niye İstanbul seçildi bilmiyorum, İLGİNÇ! Diyorum. Ama bildiğim bir şey var. Dünyada özellikle ABD, RUSYA ve de Çin gibi süper devletlerde, hastalıklar ve de mikroplarla ilgili üretilmiş insan nüfusunu toptan yok edecek, hem birçok virüs mikrop stoku var hem de çalışması. Buradaki amaç insanı top ile tüfekle değil de, bir hastalık bulaştırarak yok etmek. Bu kadar ALÇAKLAR yani. Küresel ısınma ile ozon tabakası ile gezegenimizin geleceğimizi karartılar. Dünyayı yok edecek güce sahip atom, hidrojen, bombaları işimizi Allah’a bıraktılar. Bir de insan ırkını toptan yok edecek mikroplar üretiyorlar. Sahi bu hastalıklı beyinler dünyamızdan, insan ırkından ne istiyorlar ALLAH Aşkına!