Nasrettin Hocanın EŞEĞİ hikâyesini hepimiz biliriz.
Hocanın eşeği bir şekilde ağıldan kaçmış.
Hoca yana yakıla eşeğini arıyor.
Sağa bakmış, sola bakmış,
Dağ tepe dolaşmış eşek yok.
Adeta buhar olup uçmuş.
Tabii eşeğin kaçma hikâyesi, komşularının da diline dolanmış.
Eleştiriler başlamış;
“Yularını iyi bağlamadın mı?
Kapıyı açık mı bıraktın?
Kaçarken görmedin mi?
Dikkat etmedin mi?” türünden.
Hoca tamamını dinlemiş.
En son olarak noktayı koymuş:
“Yahu tamam ben suçluyum da!
Eşeğin hiç mi! Suçu yok?”.
O misal…
Aynı, market,Pazar,hal, bakkal çakkal piyasasında olduğu gibi.
Hükümeti eleştiriyoruz tamam da, market, bakkal,
Pazarcıların, halcilerin hiç mi suçu yok?
Herkes kafasına göre fiyat koyuyor.
Kaos ortamından yararlanmak, vatandaşın kanını biraz daha emmek için
Her türlü fırsatı ganimet sayıyorlar.
Ürün fiyatlarının ederinin üç dört katı yükselmesini artık

Anlatmaya bile gerek yok.
Aldı başını gidiyor.
Herkesin başına bir denetim memuru dikemeyeceğimize göre
Artık marketçilerin, insafına kalmış gibiyiz.
İki kalem yufka 15 TL olur mu?
600 liraya pastırmayı evine kim sokar?
Kilosu 180TL’den kaşar kim yer.
250 liralık pirzolayı yiyecek bir yiğit emekli veya çalışan olur mu?
İnsanlar alışveriş için markete pazara gitmeye korkuyorlar.
Etiket fiyatlarını gören evine geri gidiyor.
Semt pazarları da artık cazibesini kaybetti.
Bazen Pazar fiyatlarının market fiyatlarından daha yüksek olduğunu görüyoruz.
Yani vatandaşın sığınacağı son liman da bitti.
Ve de fiyatlarda ki dengesizlik…
Migros’ta patates 9,5 lira, Altun Markette 6,5 lira. Şok Markette 4 lira.
Patates aynı patates, tarladan çıkış fiyatı da aynı.
Bu farklılık niye?
İşte bunu o vicdansız kan emicilere sormak gerekir.
Yalnız patates mi?
Götü boklu salatalığın 38 fiyatının 30 TL’yi gördüğü bir ortamda.
Daha diyecek ne kaldı ki!
Salatalık bir markette 10,5 TL, Bir diğerinde 19 TL, Pazarda
14 TL, bir diğerinde 29,5 TL.
Domates…
Bakkalda 15 Tl, markette 29 Tl, Pazarda 25 TL.
İnsanın çıldırası geliyor.
O insafsız satıcıların ensesine basıp hepsini yediresi geliyor.

BİR DE STOKÇULAR VAR

Ortalık süt liman.
Bir haber geliyor;
“Yağ taşıyan gemiler Ukrayna’da mahsur kaldı”.
Haydaaa…
Hükümetin yeterli stokumuz var demesi yetmiyor.
Bir anda market raflarından yağ yok oluyor.
Stokçular geminin dümenine geçiyor,
Muhalefette “yağ yok” diyerek vatandaşın cüzdanına son kazığı çakıyor.
Ve bu sayede ayçiçeği yağı bir anda zeytinyağını soluyor.
Bu kadar berbat bir ortam yani.
Ayni şeker yok palavrası ile rafların boşalmasında olduğu gibi.
Aynı kahvenin bir bahane ile fiyatının iki katına çıkarılması gibi.
Aynı etin, yumurtanın, ekmeğin, sütün, zeytinin, peynirin
Çeşitli manipülasyonlarla fiyatının patlatılması gibi.
Özetle dostlar ortalık toz duman.
Herkes kafasına göre fiyat koyuyor.
Büyük marketlerde elinde barkot makinesi alaycı gülümsemeyle,
Ürün fiyatlarına son yüksek etiketi yapıştıran,
Ve vatandaşın geçim tabutuna son kazığı çakan elemanlarla dolu.
Evet, yüksek enflasyondan dolayı hükümeti eleştiriyoruz.
Ben de eleştiriyorum tamam.
Tamam, da, Nasrettin Hocanın eşeği misali piyasa yapıcılarının,
Marketçcilerin, pazarcılarını kabzımalların hiç mi suçu yok arkadaş!
Bence bu iş para cezası ile olmayacak gibi.
Market sahiplerine veya bu işi yapan,
Fahiş fiyatlarla insanımızın canını yakan,

Aldığı ürünü üç dört kat fiyatla vatandaşa kakalayan, zatlara,
Hapis cezası gelmeli.
Sahiplerine ve yöneticilerine diyorum.
Çalışanlara değil.
Çünkü onlar sadece aldıkları emri uyguluyorlar.
Başka türlü bu işin içinden çıkamayacağız galiba.