Batının teknolojik üstünlüğünü yakalama hamlesi Cumhuriyetin ilk çeyreğindeki atılımlardan sonra gerilemişti. Ağır sanayi hamlesi yapamayan, batıya râm olmuş halimizden çıkma çabası; darbeler, iç karışıklıklar sebebiyle sonuç vermemişti.

Son birkaç yıldır yakalanan en azından psikolojik üstünlüğün sürmesi için dijital çağın ne olduğunu öğrenmeliyiz. Teslim olmaktan bahsetmiyorum.

Dijitalin ne olduğunu anlayıp, kitleye de bunun ders olarak okutulmasından yanayım. Devletler bu çağa milletiyle birlikte hazır olmalı.

Kripto paranın ortak para birimi olmasının hedefinde bildik senaryo var. tek dünya devleti ile ulus devletleri sonlandırıp, milletleri, dinleri tek potada eritip koyun gibi güdüp, kolayca sağmak. STK ile devletleri yönetmek, ekonomi ile sıkıştırmak, askeri güce büyük maliyet harcamakla uğraşmak yerine koyun sürüsünü gütmek daha kolay olmalı değil mi?

Tek Dünya devletine giden yolu AB ile denediler. Ticari, hukuki, para biriminin ortak olduğu ve gelecekte Avrupa devletine evrileceği düşünülen proje çöktü.

Komünizm baskısı ile kapitalizm sarmalıyla küreselleşme denilen, isteyenin istediğini anladığı netice de yine insanların güdüldüğü sistemler başarısız oldu. Üzerine dökülen soslar ve borazanlarıyla, insanlığı katlederek silindiler, silinecekler.

Gelinen noktada komplo teorisi diye geçiştirilmek istenen Koronavirüsle birlikte insanlar evlerine kapandı, birbirini görmeden iletişime geçildi, eğitim, ticaret dijitalleşmeye yöneldi.

Sosyalleşme denilen, insanların bir arada medeniyet oluşturdukları şehirler, kültürler telefonun ucunda ki alo ile sınırlandı. Bir yandan ölümden kaçıp, diğer yandan hayatı idame ettirme ağır bastı.

Deniliyor ki bu işin sonunda bitcoin tarzı hiçbir şekilde cepte olmayacak sanal paranın kullanılacağı, devletlerin çözülüp, sınırların kalkacağı; yani bildik proje “Tek Dünya” devletinin kurulup, korku ile insanların yönetileceği yeni sisteme doğru itiliyoruz.

Projenin tutup tutmayacağı, dijitali anlamamıza, kendimizi geliştirmemize bağlı. Yapay zeka, sanal gerçeklik, ses teknolojisi gibi bir dizi elle tutulmayan fakat hayatımızı şekillendiren yeni dönemde köleleşmeden varlığımızı sürdürebilmeliyiz. Dijital çağda “daha özgür olacağız” palavrasına kanmadan, önce anlamak sonra gereğini yaparak, köleleşmeden atiye yürümeliyiz.

Kendilerini stratejist olarak adlandıranlar, siyasiler başta olmak üzere medyanın etkin ve doğru kullanılması kapsamında daha oto kontrollü olmak zorundayız.

Millet, din ve devletlerin aynı potada eritilip, garip yaratıklara dönüşeceğimiz gerçeğini gözden uzak tutmadan ayrılıkçı örgütlerinde o amaca hizmet ettiğini anlamalıyız.

Parçala, böl, yut senaryosu tarih boyunca işleye geldi. Bunu anlamayan siyasi, parti, STK’na devlet kadifeye sarılı yumruğunu millet adına kullanmaktan kaçınmamalı.

Demem o ki, Dünyayı sağmal inek haline getirip rahatça sömürüye açmak için milyonlarca insanı katleden ölüm tacirlerini durdurmak, insan onuruna yakışan hayat yaşamak istiyorsak gözümüz kulağımız sosyal medya denilen dipsiz kuyuda değil Ankara’da olmalı.

Neredeyse bir yıldır ekonominin durgunlaşması, milyonların işsiz kalması sebebiyle çıkacak kıvılcımın sonunda kovid belasına dünya savaşı da eklenebilir. Akıllı olma vaktidir.