ABD Başkanı Joe Biden'ın küstahça "Soykırım" ifadesini kullanmasına tepkiler büyük oldu.

Türkiye'de her kesimden tepki yükselirken, Habertürk'ün usta yazarı Muharrem Sarıkaya, bundan sonra neler olabileceğini içeren bir yazı kaleme aldı.

"ABD ile 40 yıldır her 24 Nisan günü yaşanan “Soykırım diyecek mi?” gerilimi son buldu. Yani, 22 Nisan 1981’de dönemin Başkanı Ronald Reagan’dan sonra sürekli gerileme yol açan tartışma sonunda noktalandı. Aslında dün Biden’ın yayınladığı mesaj ile Reagan arasında bir fark yok. Bununla birlikte yeni dönemin kapısı aralandı. Şimdi asıl mesele ABD Kongresi’nin aldığı sözde “soykırım kararının” nasıl sonuç doğuracağı… Yani, bu mesele siyasi mi, yoksa hukuki bir mesele mi olacak? 
Olursa tazminat davalarının konusu olabilecek mi?" diye yazısına başlayan Sarıkaya, şöyle devam etti:

- Çünkü geleneksel hukuk haline gelen ve 1844’ten bu yana uluslararası arenada uygulanan, 1976'da da ABD yasaları arasına giren, "yabancı devletler, başkanları veya hükümet kurumları başka devletlerin mahkemelerinde yargılanamaz" hükmüne dayalı devletlerin egemenliğine ilişkin karar var.

- Daha önemlisi 1948 BM Sözleşmesi'nin, "Bir olayın soykırım olup olmadığına ancak yetkili bir uluslararası mahkeme karar verir" ilkesine dayalı olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptığı gönderim var.

- Bütün bunlar ortada iken ABD’deki Türk mallarına veya uçaklarına el konulması gibi beklenmedik bir durum söz konusu olursa Ankara ne yapacak?

- Konu artık uluslararası mahkemelerin meselesi haline mi gelecek?

- Soruya yanıt verebilmek için bırakın müttefikliği, NATO üyeliğini, iki ülke arasında 1923’ten bu yana gelişmeleri iyi irdelemek gerekir.

- Konu üzerinde araştırmaları bulunan, sevgili arkadaşım Doç. Dr. Serdar Palabıyık anımsattı.
Madem Türkiye, 1923 ve 1934 yıllarında ABD ile ikili anlaşmasında konuyu ele almış.
“ABD’deki eski Osmanlı vatandaşlarının Türkiye’de kalan malları nedeniyle mağduriyet yaşadılarsa, Türkiye bunu karşılamak üzere 1 milyon 300 bin Dolar yardımda bulunmayı” kabul etmiş.
Bunun 900 bin doları da yollanmış.
Ancak Washington yönetimi 1943 Haziran’ında Ankara’ya gönderdiği resmi yazı ile “Bu parayı verecek kişi bulamıyoruz, geri kalan 400 bin Doları göndermeyin” başvurusu yaptı. Türkiye de geri kalanı göndermedi.

- Yetmedi, 1987’de Avrupa Parlamentosu bu konuda ilk kararı aldı.AB’ye tam üyeliğin önündeki en büyük engel olarak gösterdi... Merhum Turgut Özal, bu atağa Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusunu yineleyerek karşılık verdi. Yetmedi konu Avrupa Adalet Divanı’na taşındı…

- Karar önemliydi: “Bu hukuki değil, siyasi bir karardır. AB bu konuyu tam üyelik sürecinin önüne koyamaz…” 

- O dönem iki Ermeni kökenli Avrupa Adalet Divanı’nın aleyhine dava konusu yaptı ve 1 Euroluk dava açtı. Sonuç değişmedi, daha önemlisi Adalet Divanı Büyük Dairesi davayı reddetmekle kalmadı, davayı açanlara da 30 bin Euro mahkeme masrafını yükledi.

- Bunu 2001 yılı sonrası Fransa, Slovakya, İsviçre, Yunanistan ve Güney Kıbrıs takip etti. Ülkelerinde Ermeni soykırımı yoktur demenin suç olduğunu bir cümlelik kanun ile hükme bağladı.

- Ancak Fransa Anayasa Konseyi yapılan başvuru üzerine kanunu veto ederken, kararı önemliydi: “Tek cümlelik kanun, cezai hüküm doğuracak normatif unsurdan yoksundur… Bu ifade hürriyetini de engellemektedir.”

- Ermenistan’da dahi olmayan hüküm böylece Fransa’da yasak olmaktan çıkarken, Slovakya, İsviçre, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta ise AİHM kararıyla ortadan kalktı.

- Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, İsviçre’de suç olduğu ileri sürülen, “Ermeni soykırımı yoktur” ifadesini tekrarladı, yargılandı ceza aldı. Perinçek de konuyu AİHM’e taşıdı ve kazandı.

- Bu karar, Avrupa Konseyi üyesi olan Rusya’dan, Yunanistan’a, Slovakya’dan, Güney Kıbrıs’a, İsviçre’den, Ukrayna, Gürcistan’a, hatta Ermenistan’a kadar tüm üye ülkeleri kapsar.

- Çünkü AİHM, Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959’da kurulan uluslararası bir mahkemedir ve kararı üye olan bütün ülkeleri bağlar.

- Dolayısıyla ABD’nin kararı sadece Türkiye’ye karşı değil AİHM kararına, dolayısıyla Avrupa Konseyi’ne karşı da yapılmış saygısızlıktır.

- Uluslararası camianın 1844’ten beri uyguladığı, ABD'nin 1976'da yürürlüğe soktuğu "devlet egemenliği bağışıklığı" kanunu da cabası. Tabii kendi kurallarını alaşağı edip, "ben dedim oldu" yaklaşımı bulunmazsa...

- Baştan belirteyim bundan bir sonuç değil, ama epey bir gerilim çıkar...O da Ermenistan dahil kimsenin işine yaramaz.

Editör: Haber Merkezi