ABD, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele kapsamında Pasifik Okyanusu’nun doğusunda bulunan iki gemiye ölümcül saldırı düzenledi. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, operasyonda her iki gemideki toplam 6 kişinin öldüğünü duyurdu. Başkan Donald Trump’ın emriyle gerçekleştirilen bu saldırı, hem uluslararası hukukun sınırlarını hem de insan hakları ihlali tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Gemiler “terör listesinde” yer alan yapılarla bağlantılı iddiası
ABD’li yetkililer, saldırının Başkan Trump’ın imzaladığı yeni güvenlik kararnamesi kapsamında gerçekleştirildiğini açıkladı. Bakan Hegseth, söz konusu gemilerin ABD’nin "terör listesinde" yer alan unsurlar tarafından işletildiğini ve yüksek miktarda uyuşturucu taşıdığına dair istihbarat alındığını öne sürdü.
Sosyal medya üzerinden açıklama yapan Hegseth, "Başkan Trump’ın kararlı liderliği sayesinde terörle ve uyuşturucu kartelleriyle mücadelede kararlılığımız sürüyor. Dün, Pasifik’in doğusunda uluslararası sularda 2 gemiye ölümcül kinetik saldırı gerçekleştirdik. Bu gemiler, uyuşturucu kaçakçılığına aracılık eden terör bağlantılı yapılara aitti," ifadelerini kullandı.
ABD güçlerinden kayıp yok, 6 kişi öldü
Yapılan açıklamada saldırılar sırasında ABD personelinin herhangi bir zarar görmediği vurgulanırken, her iki gemide bulunan toplam 6 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Ölen kişilerin kimliklerine veya uyruklarına dair herhangi bir bilgi paylaşılmadı. ABD kaynakları, operasyonun denizaltılar ve savaş gemileriyle koordine edildiğini ve hedef alınan gemilerin uyarılmadan vurulduğunu açıkladı.
Trump’tan “orduyu geniş yetkiyle kullanma” emri
Başkan Trump, geçtiğimiz aylarda imzaladığı kararnameyle özellikle Latin Amerika kaynaklı uyuşturucu kartellerine karşı orduyu daha etkin kullanma yetkisini devreye sokmuştu. Kararname çerçevesinde Venezuela açıklarına savaş gemileri ve denizaltılar gönderilmiş, ABD Savunma Bakanı Hegseth de “ABD ordusu, Venezuela’da rejim değişikliğine hazır” açıklamasıyla dikkat çekmişti.
Bu strateji, ABD’nin dış politikada askeri araçlara öncelik veren yaklaşımını gözler önüne sererken, son operasyon ise bu kararların ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığını gösterdi.
